17 Temmuz 2014 Perşembe

+ Beynimizin oyunları

                                                        Beynimiz oyunları


İnsanoğlu kendi beyni hakkında kısıtlı bilgiye sahiptir. Fakat son yıllarda bu alanda bilim hızla ilerlemektedir ve dünyanın birçok yerinde sürdürülen laboratuar çalışmaları yeni teorilere ve varsayımlara yol açmaktadır.
İnsan beyni muazzam bir yapıya sahiptir. Beynin bir tek üst tabakasında 28 milyar nöron yerleşmiştir. Ortalama bir nöron on santim kitlesini  kaplıyor ve bazı nöronlar bir metre uzunluğunda olabiliyorlar. Tüm nöronların bir ipe dizildiğini düşünsek bu hesaplamanın sonucunda elde ettiğimiz iple 68 defa yer Küresini dolaşmak mümkündür,7 defa ise Aya gitmek olasıdır. Ve bu uzunlukta nöron “ipi” bizim hepimizin kafasının içinde yerleşmiştir.
Bir nöronun başka nöronlarla40 bine yakın bağlantısı olabiliyor. Görünüşleri farklıdır ve bir biriyle sürekli bağlantı içindeler. Tüm nöronların bağlantılarını hesaplasak bu rakam Evrende bulunan yıldızların sayısını aşar! Ve hatta bazı fizikçiler bu rakamın Evrende bulunan parçacıkların sayısını aştığını söylüyorlar.
Değerli okurlarım insan beyninin yapısı ve işlevi hakkında literatürde geniş bilgiye sahip olabilirsiniz. Ben bu makalemde sadece bilimin ortaya attığı son gelişmelere dikkatinizi çekmek istiyorum.
 Amerika’da ve dünyanın her tarafında bilimsel laboratuarlarda nöronların özellikleriyle ilgili ilginç sonuçlar elde edilmiştir. Tek bir nöron hemen hemen beynin tüm işlevini yapabilecek durumdadır. Başka deyişle bir nöron beynin tüm özelliğini taşıyor! Bu inanılmaz bir varsayımdır. Bazı bilim adamları beynin bir hologram olduğunu savunuyorlar fakat bu genelde kabul olunmuş bir teori değildir.
Biz düşündüğümüzden daha çok beyine bağımlı durumdayız. Dış dünya hakkında bilgiyi biz beyin vasıtasıyla alabiliyoruz ve başka kaynağımız da yoktur. Beyine ne kadar güvene biliriz? Bu soru rastgele ortaya çıkmamıştır. Bilim adamları bilimsel kanıtlara dayanarak beynin bize ilettiği bilgilerin şüphe doğurabileceğini söylüyorlar.
Mesela halüsinasyon gören kişinin gördüğü veya duyduğu şeyler onun için gerçeklik niteliğindedir. O gerçekten görüyor ve duyuyor! Halüsinasyon sırasında deneyin beyninden alınmış veriler gösteriyor ki, gerçekten o bunları duyuyor ve görüyor. Yani beyin aslında olmayan sinyali varmış gibi alıyor  ve bu sinyali sinirlerle gereken yerlere ulaştırıyor. Bir kişinin gerçek bir sesi duyduğunda ve halüsinasyon duyduğu durumda beyin aynı çalışmayı gerçekleştiriyor. Demek ki dış dünya beyine gerekli değildir, o kendi kendine yetiyor! Beyin istediği sesi, görüntüyü, dünyayı yaratabiliyor ve biz bunları gerçek gibi algılarız. Bizim algıladığımız dünyanın ne kadar gerçek olup olmadığını öğrenmeye imkanımız bile yoktur. Algıladığımız dünyanın gerçekliğinden nasıl emin olabiliriz? Bu sorunun cevabı yoktur. Bu durumda beynimize güvenmekten başka da çaremiz yoktur: Görme, duyma ve başka sensor sistemlerin bize verecek bilgilerden başka bilgi alma yolumuz yoktur. Gözlerimiz, kulaklarımız, burnumuz-bunlar sadece pencerelerdir, aslında her şeyi beyin yapıyor. Ve biz kendi beynimizi bilmeliyiz.
 İnsan bir karar aldığında bu karar onun beyninde 30 saniye evvel alınıyor.  Biz karar aldığımızı düşünüyoruz ama kararı beynimiz bizden önce almıştır. En önemlisi de odur ki, beyin bize kararı kendimizin verdiği izlenimini de sağlıyor.
Harvard nöro-bioloji uzmanı Daniel Vegner’in teorisine göre insanın davranışları tamamen beynin sinyallerine bağlıdır. Bizim bilinçli karar verdiğimizden önce (15-30 saniye) karar beyinde netleşmiş oluyor, bilinç bu kararı aslında sadece kayıt ediyor. Bilinç davranışların sonuçlarını kayıt ediyor. Başka deyişle beyin kendi başına karar alıyor ve sonra bize bu kararı bizim özgürce verdiğimizin sinyalini bize iletiyor. Yok artık,-deriz içimizden.  Bu durumda biz nasıl davranışlarımızın sorumluluğunu üzerimize alabiliriz?  
Bunun “dahası” da var. Bazı uzmanlar insan faaliyetinin % 80 beyin tarafından bilinçsizce yapıldığını savunuyorlar. Bilinçli şekilde yapılan şeyler  %20 oluyor.
 Beyin işlevini kaydeden cihazlar teknolojinin ilerlemesiyle doğal olarak gelişiyorlar. Bu cihazlar beyin aktivitesini kayıt ettiğinde görünüyor ki, çalışma sırasında beynin problemle ilgili bir parçası değil, beynin tümü harekete geçiyor. Bazı yerler daha aktif, bazıları daha az çalışır, ama tüm beyin çalışmaktadır.
  Bizim hafızamız bizim kişiliğimizi oluşturuyor. Biz hatırladığımız kadar varız. Her şeyi unuttuğumuz an biz de yoğuz. Tüm dünya beyinde neyin nerede olduğunu arıyor. Bardak nerede, İngiliz dili nerede yerleşmiş? Herkes bunu bilmek istiyor: Nerede ne yerleşiyor. Hiçbir yerde – bu cevabı bugünün bilimi veriyor. Hafıza, bellek depolama sistemi değildir, burada “kutularda” bilgiler saklanmıyor. Bellek prosestir, süreçtir.  Belleğin maddesel tezahürü nöronlar ağında bağlantıların kurulmasıdır. Hatırlama her defasında yeniden yapılan bağlantıdır, her defasında yeniden baş verir. Hatırlama her seferinde farklı gerçekleşiyor, bir şeyi aynı şekilde iki defa hatırlamak mümkün değildir. Düşünün ki, Fransız dilini öğreniyorsunuz ve öğretmen size bardağı gösterip “bu bardaktır” diyor. Bu ne demektir? Bardağın fotoğrafı beyninizin görsel şeylerin yerleştiği yerde kayda alınıyor. Bardak sözü ise sözlerin bulunduğu yerde yerleşmiş. Bu sözü öğrenmek bu iki yer arasında kimyasal "patika "açmaktır, kolayca git gel yapmaktır. Ertesi gün öğretmen bardağı gösterip bu nedir dediğinde, siz bu "patikayla "sözü bulursunuz. Ama bardak sözü birçok yerde bulunuyor. Bir partide mesela, kahvaltıda, bulaşık yıkama makinesinde, bulaşık yıkamada.
Hatırlamak milyonlarca hücrelerin çalışma sonucunda ortaya çıkan şeydir. Beyin kısaca milyarlarca nöronların ağından oluşuyor. Nöronların beyinde sabit yerleri vardır, fakat bir işlem yapıldığında nöronlar belli bir yerde bir araya gelip bunu yapıyorlar, ortaklaşa çalışıyorlar. Bu bir orkestranın senfoni çalmasına benzer işlemdir, ama burada orkestra şefi bulunmaz, besteci ve ya bir denetici yoktur. Sadece bir araya toplanıp çalmaya başlıyorlar, işi bitirdikten sonra herkes bulunduğu yere geri dönüyor. O biri sefere aynı bu nöronların toplanacağı kesin değildir, başkaları aynı bu iş için toplanabilirler. Aynı problemin çözülmesi farklı kişilerde farklı beyin işlevini gösteriyor. Bilim diyor ki aynı kişi bile işlemi tekrar yaptığında beyin farklı çalışabiliyor. Bu beynin sonsuz kapasitesini gösteriyor.