13 Kasım 2015 Cuma

                  


Teselli ne işe yarar?                             
Psikiyatris ve gazeteci Tim Lawrence acı çeken kişiye nasıl yardım edebiliriz konusuyla ilgili bir makale yazmıştır.  Benim de kafamı uzun zaman kurcalayan bir meseleye değindiğinden makale ilgimi çekti ve sizinle Tim Lawrence ‘in ve kendi düşüncelerimi paylaşmak istedim.
Acı çeken arkadaşımızı, tanıdığımızı biz nasıl teselli ediyoruz? Ona ne söylemek gerekiyor?
Makalede Tim Lawrence bir meslektaşının hastayla çalışmasından konuşuyor. Kadın korkunç kaza geçirmiş, ayakları tutmuyor ve acı çekiyor. Psikiyatris kadına diyor ki, bu kaza onun hayatında pozitif değişimlere yol açmıştır. Ve hayatta hiç bir şey tesadüf değildir. ‘’ Bu banal düşüncenin doktorlar tarafından kullanılmasına şaşırıyorum. Bu tür sözler insanı derinden incitiyor. Meslektaşım demek istemiş ki, bu olay kadının ruhsal gelişimine hizmet ediyor. Bu kadar saçmalık olamaz! Kaza kadının hayatını mahvetmiş, tüm arzularını gömmüş – olan budur ve ben kazanın iyi bir şey olduğunu kabul etmiyorum.’’
Önemlisi – bu tür yaklaşım bizim bir belaya maruz kaldığımızda o belanı çekmekten, yani yaşamaktan alıkoyuyor. Başa gelen çekilir- bu atasözü acıyla baş etmenin önemli ipucunu veriyor. Çünkü hayatta bazı şeyleri değiştiremeyiz, onları sadece yaşayıp hafifletebiliriz, atlatabiliriz.
Biz bir tek yakınlarımızı kaybettiğimizde acı çekmiyoruz. Bizi sevgilimiz terk ettiğine, hayallerimiz suya düştüğünde, ciddi hastalığa maruz kaldığımızda acı çekeriz. Bizi perişan eden olayları değiştiremeyiz, bizim onları kabul edip yaşamaktan başka çaremiz yoktur.
Acı çektiğinizde birisi size ‘’ hiçbir şey tesadüf değildir, güçlü olman lazım, her şeyde var bir hayır’’ gibisinden tavsiyelerde bulunsa onu hayatınızdan silin gitsin.
Acı çeken kişinin en az ihtiyaç duyduğu şey akıl ve tavsiyedir. Peki, ne yapmak doğrudur?
Tim Lawrence diyor ki,  dertli birisine sadece bunu söyleyin ve hissettirin:
Acı çektiğini biliyorum. Ben buradayım, yanındayım.
Tim Lawrence ‘in düşüncelerini bir noktada kabul ediyorum. Gerçekten yakınlarını kaybetmiş, kaza sonucu hayatı param parça olmuş birisine :’’ Hiçbir şey hayatta tesadüf değildir. Burada derslerimizi yaşıyoruz. Bu imtihandır…’’ gibi cümleler kurmak ona hakaret etmek demektir ve hiçbir işe yaramaz.  Acı çeken birisine felsefe anlatmak, ruhsal gelişimden konuşmak bana göre de çok saçmalık.
Ama bir hakikat vardır. Çektiğimiz acılar gerçekten bizim ruhumuzun gelişimine hizmet ederler. Ve de Dünya gerçekten bir okuldur ve biz burada derslerimizi alıyoruz. Dersler bize bir şeyleri anlamaya, araştırmaya, istikameti değiştirmeye sevk ederler. Veya etmezler. Bu kişisel olaydır ve kişinin karmasına, geçmiş hayatlarına, ilişkilerine, seçimlerine bağlıdır. Bu durumda doktorun ve çevresinin yapacağı tek şey vardır- onun yanında olmak ve anlamak.  



9 Ekim 2015 Cuma

                           

                                               LAKŞMİ                                


                             















  Lakşmi güzellik ve bolluk tanrıçası sayılır. Onun asıl amacı bizim mutluluğumuzdur. Lakşmi zenginliğin insana uzun ömürlü mutluluk vermeyeceğini biliyor. İnsan yaptığı işi, mesleği gerçekten sevmelidir ki tam olarak yaptığının karşılığını alsın, kendine ve çevresine hayır  ve sevinç versin. Lakşmi evlerimize sevinç ve mutluluk getiriyor. Bu güzellik tanrıçası dünyada zenginliğin en çelişkili ve zor deneyim olduğuna işaret ediyor.O, ruhsallıkla bolluk bereketin ilişkisini bize anlatıyor. Kendilerini ruhsal gelişime adamış insanlar, üstatlar çoğu zaman para konusunda çekingen oluyorlar, paranın önemli olmadığını düşünüyorlar. Aynı zamanda paranın verdiği özgürlüğü ve fırsatları da özlüyorlar. Şifacılar ve üstatlar para aldıkları zaman içsel çelişki yaşıyorlar ama başka işler yapmayıp kendilerini kişisel gelişime tam olarak adamayı da çok isterler. Bu konuda Lakşmi bize aynen bunu iletmeye çalışıyor: Siz Dünyada hak ettiğinizi düşündüğünüz tüm nimetler zaten sizindir. Ne zaman ki sakinleşip bu gerçeği anlarsınız ve her şeyin en iyisi sizin için düşünüldüğünü kabul edersiniz o zaman tüm kısıtlamalar kendiliğinden kaybolup giderler.
Lakşmi yuvanıza güzellik, mutluluk, bolluk-bereket getirir, alanınızı  arındırır.O samimi ve temiz kalpleri sever. Ondan bir şey istediğinizde içtenlikle istemelisiniz ve isteğiniz olmuş gibi teşekkür etmelisiniz.
Bilin ki, gerçekleşmiş arzunuz sizin şuan hissettiğiniz sevginin ve minnettarlığın maddeleşmesidir.
Ne kadar sevgi verirsiniz o kadar karşılığını  alırsınız.
16 Ekim- 15 Kasım Arası Bolluğun kozmik kapıları sizin için açılıyor. Bu fırsattı iyi değerlendirmek için Lakşmi mantrasını her gün en az 108 defa okuyun. Yani bir keresinde 108 defa tekrarlamanız gerekir. En iyisi günde 7 kez bunu yapmaktır. Bu zaman içinde 20000 defa mantrayı okuyan onun gücünü elde etmiş olur. Böyle bir amacınız yoksa zamanınız uygun olduğu kadar okuyun, sadece düzenli olarak her gün bunu yapmanız gerekir. Her şekilde Lakşmi size yardımcı olacaktır ve güzel sonuçlar elde edeceksiniz. Okuyacağınız mantra :

OM ŞRİM HRİM ŞRİM KAMALE KAMALALEYİ PRASİDE PRASİDE
OM ŞRİM HRİM ŞRİM MAHALAKŞMİMYE NAMAH

İyi telaffuz etmek için mantaryı You Tube' tan dinleyebilirsiniz. Bol şanslar!
                                     


23 Şubat 2015 Pazartesi





   Gerçekliği değiştiren

              anahtar

          







Kuantum Fiziği bizim dünyaya bakış açımızı tamamen değiştirdi.
Düşünce maddeyi kontrol ediyor. Biz bilincimizin gücüyle gerçekliği değiştire biliyoruz. Mesela, kuantum fiziğine göre biz düşüncemizle gençleşme surecini etkiliyoruz.
Peki, neden bu mucizevi gözüken şeylerin mümkün olduğunu bilim bize söylüyor?
Kuantum fiziğinin bakış açısına göre Gerçeklik saf potansiyellerin kaynağıdır, bedenimizin, bilincimizin ve tüm Evrenin oluştuğu hammaddenin kaynağıdır.
Genel enerji ve bilgi alanı değişim ve dönüşüm içindedir her an yeni bir hale gelebiliyor.
XX yüzyılda fizikçiler parçacıklar ve fotonlarla gerçekleştirilen deneyimler surecinde bir veriyle karşılaştılar. Deneyimi izleme olayı onun sonucunu etkiliyordu.  Bizim dikkatimiz izlediğimiz nesneyi etkiliyor gerçeği artık klasik sayılır bir deneyimin sonucunda ispatlandı. Her seferinde bilim adamlarını şaşırtan deneyim birçok laboratuvarda dünyanın farklı yerlerinde gerçekleştirilmiştir ve hep aynı sonuç alınmıştır.
Deneyim için bir ışık kaynağı ve iki delikli ekran hazırlanıyordu. Işık kaynağı olarak özel hazırlanmış makine kullanılıyordu. Bu makine anlık impuls şeklinde fotonlar ekrana doğru fırlatıyor. Deneyimi müşahide altında yapılıyordu. Ekran deliklerinden geçen fotonlar fotoğraf kâğıdında iki dikey çizgi şeklinde belirleniyorlardı. Deneyimin otomatikman, insan müdahalesi olmadan yapıldığında fotoğraf kâğıdında resim değişiyordu, yani başka bir sonuç çıkıyordu ortaya. Deneyimi gerçekleştiren araştırmacı makinayı başlattığından sonra odadan çıkıp 20 dakika sonra geri döndüğünde fotoğraf kâğıdında birçok dikey çizgilerin oluştuğunu görüyordu. Bunlar aynı ışınlamanın yansımasıydı ama resim farklıydı. Fotoğraf kâğıdındaki resim dalganın yansıması gibi gözüküyordu, ekran deliğinden geçen ışık dalgasının yansıması. Işık hem dalga hem de parçacık şeklinde yansıyor.
Dalgalar basit bir izlenim sonucu parçacıklara dönüşüyorlardı. Deneyim izlenmediği zaman foto kâğıdında dalga şeklinde resim ortaya çıkıyordu. İzlendiği vakit yansıma nokta şeklinde oluyordu. Bu fiziksel fenomen ‘’İzlenenin efekti’’ adını taşıyor.
Aynı sonuç başka parçacıklarla da deneyimlendi. Çok sayılı laboratuvar deneyimleri tek bir sonucu ortaya koydular: kuantum boyutunda madde insan dikkatine tepki veriyor. Bu bilim adamlarını şaşırtan sonuç Fizik biliminde önemli yenilikti.
Günümüzün Fiziğinde madde boşluktan doğuyor. Bu boşluğa kuantum alanı, sıfır alan veya matris deniliyor. Boşluğun içinde maddeleşmeye uygun olan enerji barınmaktadır. Madde yoğunlaşmış enerjiden oluşuyor.
Sıfır alan veya Boşluk  XX yüzyılın temel keşfi sayılır.
Atomda sert parçalar bulunmuyor. Nesnelerin temelini atomlar oluşturuyor. Peki, neden nesneler sert oluyorlar? Taştan dikilmiş duvardan parmağımız geçemiyor. Bu farklı titreşimlerle ve elektrik akımıyla ilgili olaydır. Her atom çeşidinin farklı titreşimi vardır. Bundan dolayı maddelerin de farklı özellikleri var. Bedenin atom titreşimlerini değiştire bilseydik parmağımız duvardan geçe bilirdi. Ama duvarın atomları ve bedenin atomları farklı titreşimlere sahipler, bundan dolayı parmak duvara direniyor.
Her türlü etkileşim için titreşim frekansları önemlidirler. Mesela bir fenerin ışığı duvarın ötesine geçmez, ama mobil telefonun dalgaları geçer. Siz bu satırları okurken bile sizin vücudunuzdan radyo dalgaları, telefon ışınlamaları, elektrik eşyaların ışınlamaları, kozmik ışınlamalar, radyasyon geçiyor. Siz bunun farkında değilsiniz, siz tekçe ışığı göre biliyorsunuz ve sesi duyarsınız. Sizin bedeninizin rezonansı ile bu akımların rezonansı farklıdır. Rezonans aynı olduğunda siz tepki verirsiniz.
Evrende her şey rezonans ilkesine bağlıdır.
Dünya enerjiden ve bilgiden oluşuyor. Einstein dünyanın kuruluşu üzerine kafa yorduğundan sonra bunu söylemiştir: Evrende tek gerçek olan- Boşluktur. Nasıl dalgalar okyanustan oluşuyor, maddenin farklı tezahürleri de –organizmalar, yıldızlar, gezeğenler, galaksiler –hepsi bu Boşluk alandan doğuyor.
Bir soru çıkıyor ortaya: Nasıl Boşluktan madde doğuyor? Hangi güç maddenin hareketini denetliyor?
Bilim adamlarının araştırmaları bu soruya cevap verdi. Kuantum Fiziğinin ‘’babası’’ sayılan Maks Plank Nobel ödülünü alırken bunları söyledi: Evrende her şeyi bir güç yaratıyor ve tutuyor. Tahmin etmeliyiz ki, bu gücün arkasında bilinçli zihin vardır ve bu zihin tüm maddenin Matrisidir.
Düşünce maddeyi denetliyor.
Her şey Boşluktan doğuyor. Her şey hareket halindedir. Nesneler illüzyondur. Madde enerjiden oluşuyor. Her şey düşünceyle yaratılıyor.
Kuantum fiziğinin bu keşifleri yeni bir şey değildi. Bu bilgiler kadim zamanlardan  bilge kişiler tarafından biliniyordu. Birçok mistik öğretilerde sır gibi saklanan ve tek uygulananlara açıklanan bilgilerde nesne ve düşünce arasında farkın olmadığı söyleniyordu.
Dünyada her şey enerjiyle doludur.
Evren düşünceye tepki veriyor.
Enerji dikkati takip ediyor.
Dikkatini yöneldiğin şey değişmeye başlıyor.
Bu düşüncelere kadim öğretilerde, Hristiyanlıkta, Hinduizm’de, Sufi geleneğinde farklı anlatımlarla rastlamak mümkündür.
Mistik öğretilerde ima edilmiş ve Kuantum Fiziği tarafından ispatlanmış bilgiler günümüzde Gerçekliği değiştirmekte kullanılan yeni teknolojilerin anahtarlarıdır.