Yoga felsefesine göre
insan Evrenin sırlarını çözmekten önce kendi iç dünyasını çözmelidir. İnsan
yüksek Benliğinin farkında olmadan kendi gücünü ve bu gücün arkasında olan
İradeyi de bilemez ve bu gerçeğin üzerinde kurulmuş Raja Yogayı öğrenmekte
zorluk çeker. Yoga üstatları Radja Yoga yoluna girmiş kişilere ön çalışmalarda
Benlik bilincini öğretirler.
Yogada Benlik
uyanışının iki basamağı olduğu söyleniyor. Birinci basamak Benlik bilincidir.
Burada kişi kendi gerçek Benliğini biliyor,
onun ölümsüz varlık olduğunu, bedeninin ise geçici bir süre için
kullandığı “giysi” olduğunun farkındadır. İkinci basamakta kişi tüm varoluşla bir
olduğu hakikatini öğreniyor. Bu bilincin iki hali Radja Yoga yoluna girmiş
herkese açılıyor. Bazıları bu bilinç haline bir anda girebiliyorlar, bazıları
ise uzun çalışmalar ve egzersizler sonucunda giriyorlar.
Gerçek “Ben”in uyanışı kolay bir yol değildir. İnsan uyanıp
gerçek “Ben”i maddi formundan, kendi bedeninden ayrıştırmayı öğrendikten sonra
Beni kendi zihninin alt düzeyleriyle karıştırmaya başlar. Bu derin yanılgıdır.
Zihin tezahür ettiği tüm düzeylerde sadece “Ben”in enstrümanıdır, “Ben”in
kendisi değildir.
Radja Yogada tüm Yoganın başka dallarında olduğu gibi insan
zihninin üç bölümünden söz ediliyor. Zihnin en alt düzeyi içgüdüsel zihin
sayılır (KAMA-MANAS). İnsanoğlunun bu zihni hayvanlarla ortak özelliklere
sahiptir. İçgüdüsel zihin çok önemli iş yapıyor: bizim vücudumuzun hayvansal
yaşamını sürdürüyor ve kontrol ediyor. Yemek, içmek, üremek, hayatta kalmak
–bunların hepsi içgüdüsel zihnin denetiminde yapılıyor. Zihnin bu boyutu tüm
yaşam deneyimlerimizin deposudur ve tek bizim değil, tüm geçmiş atalarımızın, soyumuzun
Evrim sürecinde elde etmiş deneyimlerinin saklandığı ve kodlandığı yerdir.
İlkel yaşam formlarından geriye kalmış ne varsa ve ebeveynlerimizden miras
aldığımız alışkanlıkların hepsi içgüdüsel zihnin sınırlarındadır. Hayvansal
içgüdülerimiz, arzularımız, isteklerimiz, kıskançlığımız, nefretimiz bu zihinde
saklıdır. İlkel insanda ve hayvanlarda içgüdüsel zihin kontrolsüzdür. Fakat
insan geliştikçe daha yüksek zihnin arzularına ve isteklerine hizmet etmeye
başlar ve içgüdülerini kontrol etmeyi öğrenir. Bu arada Yoga içgüdüsel zihnin
önemini düşürmüyor, zihnin bu bölümü hala insanın hayatta kalması için çok
önemlidir. Fakat geçmişte önemli olan bazı şeyler şimdi insan için o kadar önem
taşımaya bilir. Her şey yerinde güzeldir: öyle duygular var ki bazı varlıklar
için normal olduğu halde bu gelişim boyutunu aşmış kişiler için yersiz
olabiliyorlar.
Burada altını çizmek istediğimiz şey-içgüdüsel zihin insanın
“Ben”i değildir.
Yoga içgüdüsel zihnin üzerinde yerleşmiş entel zihinden
bahsediyor. Entel zihin düşünen, analiz eden, fikir üreten zihindir.(MANAS) Bu
makaleyi anlamaya çalışırken siz bu zihni kullanıyorsunuz, ama bu sizin
özelliğinizdir, siz değilsiniz. Düşünseniz Benliğinizi kolay şekilde içgüdüsel
ve entel zihinden ayrıştıra bilirsiniz. Entel zihin “Ben”in kullandığı
enstrümandır ve “Ben”in kendisi asla değildir.
Üçüncü zihin ruhsal zihindir(BUDDHİ) Zihnin bu bölümü
ruhsallığın, dehanın, ilhamın kaynağıdır. Zihnin bu yavaş evrimleşen bölümüne
tanrı aşkı, gerçek dini duygular, koşulsuz sevgi, büyük idealar, insanlığın
gelişimine hizmet eden teoriler aittir.
Fakat zihnin bu harika bölümü bile sadece insanın gerçek
Benliğinin kullandığı vasıtadır.
Radja Yoga insana kendi Benliğini zihnin farklı
boyutlarından ayrıştırmayı öğretiyor.
Genelde insanlık daha çok alt zihinleri kullanmaktadır.
İnsanın içsel dünyasında onun hayal edemeyecek kadar güç ve özellikler vardır.
Bu özellikleri ruhsal zihin yüze çıkarabiliyor. Raja Yoga insanda saklı olağanüstü
gücün yüze çıkması için doğru yolu işaret ediyor.
Şimdi sakin bir yere çekilip bahsettiğimiz konuları düşünün.
Sizin zihinsel durumlarınız- düşünceleriniz, tepkileriniz sizin yüksek
Benliğinizin tezahürleridirler. Bu düşünceler siz değilsiniz. Bu gerçeği
anladığınızda siz düşüncelerinizi her hangi başka şeyi izlediğiniz gibi izleye
bilirsiniz. Siz Benliğinizi dışarıdan izleyemezsiniz, ama “Ben” olmayan her
şeyi görebilirsiniz.
Yoga bedensel tepkilerin ve durumların- açlık, acı, haz,
sevinç, kıskançlık ve saire- Benin önemli özellikleri olmadığını vurguluyor.
Belli aşamayı kast etmiş Yogalar bu tip tepkilerin kölesi olmaktan çıkmışlar,
onlar irade gücüyle bir şekilde bu tepkileri kontrol edebiliyorlar. Tabi ki,
Yogalar açlığı da, acıyı da hissediyorlar, ama bu tepkileri sadece fiziksel yaşamın
gerekli olan ifadesi olarak algılıyorlar, onları kabul edip kontrol etmeyi
öğreniyorlar ve “Ben” ‘den ayrı tutuyorlar. Dikkat etseniz etrafınızda birçok
insanın bu fiziksel duygularla bir olduklarını; Kendilerini, Benliklerini bu
tür hislerin yığını olarak algıladıklarını görürsünüz. Bu tür insanlar kendi
duygularını dışarıdan izlemekte zorluk çekerler, onları kedilerinden ayrıştırıp
ayrı göremezler.
İnsan ruhen geliştikçe duygular ve hisler ondan uzaklaşıyor.
Bu o demek değil ki, Yoga açlık çekmez veya susamaz. Yoga fiziksel bedeninin
ölçülü şekilde ihtiyaçlarını giderir, ona hizmet eder, ama “ben acım” dediğinde
sadece bedeninin aç olduğunun farkındadır,
onun için fiziksel hayatın ihtiyaçları Ben ideasından uzak kalıyorl.
Böyle bir insan “benim karnım” ,”benim ayağım”, “benim vücudum” der, bunların ona ait olduğunu, ama Ben olmadığı
biliyor.
Daha da ilerlediğinde Yogayı öğrenen kişi duygularını:
kederi, nefreti, sevinci, kıskançlığı, kalbinden geçen hisleri –izleyebileceğini
görüyor. Kişi duygularını izlemeyi öğrendiğinde onları analiz edebiliyor,
onlardan kolayca sıyrılabiliyor. İnsanın kendi duygularını uzaktan
izleyebilmesi onların “Ben “olmadığının kanıtıdır. “Ben” iyi ve kötü duygulardan çok daha yüksektedir
ve onlara bağımlı değildir. “Ben” bu duygulardan önce de vardı ve hep var
olacaktır. Kendi Benliğini bilen kişi artık duygularının kölesi olamaz, o
duygularının patronu olur.
Daha önce söylediğimiz gibi insanın düşünceleriyle kendini
özdeştirmesi doğru değildir. Kişi kendi düşüncelerini analiz edip izleye bilir.
En yüksek ruhsal zihne mahsus düşünceler bile “Ben”in kullandığı vasıtalardır.
Bunlar “Ben” olmayanlardır. İnsan duygularını, düşüncelerini, tepkilerini,
yüksek idealarını gözlemleye bilir, onları “Ben”den ayrıştırıp izleyebilir. Ama
“Ben”i izleyemez. İnsanın en yüksek ruhsal hali sadece “Ben”in kullandığı
enstrümandır, “Ben” değildir.
“Ben” değişmez ve sabittir, her zaman vardır. Onun gözüken
gelişimi ruhsal zihnin çalışma sının sonucudur. Raja Yogada “Ben”i birçok
şeffaf örtüyle kapatılmış çırağa benzetiyorlar. Perdeler kalktıkça çırağın
ışığı güçleniyor, daha parlak oluyor. Fakat çırağın ışığı değişmiyor, sadece
onu kapatan perdeler kalkıyor. Çırak hep oradadır, hep parlaktır. “Ben”i
anlamak süreci perdelerin kalkmasına benzer, perdeleri düşürmek için usta bir
dokunuş yeterlidir.