İnsanlığın amacı
bilgidir. Bu Doğu felsefesinin en önemli ideasıdır.
İnsanın asıl amacı bilgidir. Sevinç, haz, mutluluk çabuk
tüketiliyorlar ve bu sebepten insan hayatının amacı olamazlar. Dünyanın tüm olumsuzlukları
insanın mutluluğu amaç olarak görmesinden kaynaklanıyor. İnsan geliştikçe
ulaşmak istediği şeyin mutluluk değil, bilgi olduğunun farkına varıyor. O,
anlıyor ki, mutluluk da, acı da onun en büyük öğretmenleridirler. İnsan
iyiliğin ve kötülüğün de onu aynı şekilde eğittiğini öğreniyor. Mutluluk ve
ıstırap onun Ruhunda izler bırakıyor ve bu izlerin özel karışımı kişinin
karakterini yapılandırıyor.
İnsan karakterini yakından incelesek görürüz ki o kişinin
isteklerinin ve meyillerinin birleşimidir-onun zihninin özelliğidir. Sevinç ve
keder karakterin formalaşmasını sağlıyorlar, bazı zaman kederin katkısı daha
fazla oluyor. Evet, acı mutluluktan daha iyi öğretmendir.
Biz bir insanın bir
şeyleri öğrenmesinden bahsettiğimizde gerçekte onun sadece öğrendiği şeyi açığa
çıkardığını, açtığını söyleyebiliriz. Kişi, gerçek bilginin hazinesi olan Ruhun
perdelerini kaldırdığında öğrenmek
istediği şeyi “açıyor”, su yüzüne çıkarıyor. Dış dünya bizi sadece bu bilgiye
itiyor, bizi dürtüyor. Tüm bilgi bizim bilincimizde saklıdır. Bizim dünyaya
verdiğimiz zihinsel ve fiziksel tepkilerin sonucunda bu bilgiler açılır.
Karma Sanskritçe “kri” –eylem anlamına geliyor. Biz hep
Karma üretiyoruz: konuşuyoruz- karma, dinliyoruz-karma, geziyoruz-karma;
zihinsel ve fiziksel yaptığımız her şey karmadır ve üzerimizde onun izlerini
taşıyoruz.
İnsanın küçük davranışları toplamda önem kazanıyor. Büyük iş
binlerce küçük işlerden oluşuyor. Birisinin karakterini öğrenmek istediğinizde
onun büyük işlerine, kahramanca yaptıklarına bakmayacaksınız; Her kez hayatında
bir kere kahraman olabilir. Onun küçük basit işleri nasıl yaptığını
gözlemleyeceksiniz. Burada onun gerçek karakteri hakkında düşünce sahibi
olabilirsiniz. İnsanı Evrenin tüm güçlerini üzerinde toplayan bir merkez olarak
düşünün. Bu merkez Evrenden aldığı iyiliği ve kötülüğü, mutluluğu ve acıyı
harmanlıyor ve değişik akımla dışa gönderiyor. Kişinin harmanladığı akım onun
özelliklerini, isteklerini ve dürtülerini taşıyor ve dışa onun karakteri olarak
yansıyor.
Santkhya öğretisine göre insanın doğası üç güçten oluşuyor:
Rajas, Tamas ve Sattva.
Tamas- hareketsizlik ve karanlık demektir
Rajas- yaklaştıran ve uzaklaştıran eylem demektir
Sattva- bunların dengesidir.
Karma Yogaya göre Tamas ve Rajas her insanda vardır. Tamas’ın
tezahürü tembellik, pasiflik, ilgisizlik olunca Raja’nın yansıması aktiflik ve
güçtür. Bazı insanlar tembel, donuk, hareketsiz olabiliyorlar, bazıları da
enerji dolu ve aktifler. Sattva’da bu iki özelliğin birleşip dengelenmesini
izliyoruz. Sattva’ya ulaşmış olan kişi dengeli, sakin, huzurlu ve gülcüdür.
Yoga yaşamın bu üç faktörüyle yakından ilişkilidir. Bu
faktörleri anlayıp doğru kullanmak çalışma hayatında doğru yolu bulmaya
yardımcı oluyor. Yoga diyor ki, manevi değerler duruma göre değişebiliyor.
Sorumluluk, dürüstlük bile aşırıya kaçtığında insana zarar verebilir. Bu o
demek değil ki, kötülüğe karşı gelmemek lazım, bazı durumlarda bu insanın
direkt görevi olabiliyor. Burada Yoga bize öğrenmemiz gereken bir dersin altını
çiziyor; Uç noktalar biri birine benzerler. Sesin titreşimleri çok alçak
olduğunda biz onu duyamayız, aynen çok yüksek ses titreşimleri de algılamak
zordur. Aynı durum ışık için de geçerlidir: biz hızlı ışık dalgalarını
göremeyiz ve çok yavaş dalgaları da göremeyiz.
Karma Yogada zulme
karşı gelmek ve ya gelmemek meselesinde de bu bakış açısı izleniliyor. Bazıları
kötüyle savaşmazlar, ona karşı gelmezler, çünkü zayıflar, tembeller, isteseler
bile bir şey yapamazlar. Başka birisi ise kötüye karşı gelecek güçte olduğunu
biliyor, son darbeyi indireceğinden emindir, fakat bunu yapmıyor, hatta düşmanı
affediyor.
Bu Karma Yoganın temel düşüncesidir. Karşı gelmemek ve
affetmek kavramı. Fakat Karma Yoga affetmenin büyük gücün ifadesi olduğunu
savunuyor. Yoga bu güce sahip olduğundan kötülüğe karşı gelmiyor, affediyor.
Fakat karma Yoga diyor ki, insan bu yüksek düzeye gelmeden
önce kendi sorumluluğunu taşımalı ve kötülüğe karşı gelmelidir. İnsan
çalışmalı, savaşmalı, problemleri kökünden haletmelidir.
Durağanlıktan, hareketsizlikten, ilgisizlikten uzak durmalı.
Çalışmak, hareket etmek her zaman karşı gelmek ve savaşmak demektir.
Karma Yoga tekâmülün doğal yolunu bizlere gösteriyor; Tekâmül
etmek için kabuğuna çekilip dünyadan uzaklaşmak gerekmez. İnsan kendi
arzularını ve isteklerini yaşamalı, yaşayarak ve hissederek bunların önemsiz
olduğunu anlayabilir. Duygu ve istekleri bastırarak huzura ve sakinliğe kimse
kavuşamaz. Hissetmediği şeylerin uğruna kimse savaşamaz. Başkalarının
idealarını hayatınızda uygulamak da yanlıştır. Aslanı zürafayla kıyaslayarak
onun hakkında fikir oluşturmak yanlıştır. Aslan aslandır, zürafa de zürafadır.
Farklılığın birliği Yaratılışın planıdır.
Her insanın kendi hayali olmalı ve onu gerçekleştirmelidir,
başkalarının hayalini değil. Bu içsel gelişimin doğru yoludur.
İnsanlar çok farklılar ama insanlık temelinde birdir. Herkesin
farklı amacı vardır ve kişi buna göre davranmalıdır. Her birey kendi makamında,
yerinde büyüktür. Yoga felsefesinde sokağı süpüren temizlikçi yerinde bir kral
kadar büyük ve kutsaldır. Kralı tahtından alıkoyun sokağı süpürsün, bakın ne
halde olacaktır. Veya süpürgeci tahta çıksa bakın nasıl devleti yönetecektir.
Dünyevi hayattan uzaklaşmış insan burada yaşayandan daha
yüksek olduğu sayılmaz. Bu dünyada yaşayıp Tanrıya hizmet etmek dünyevi
hayattan uzaklaşıp özgür yaşamaktan çok daha zordur.
Karma Yoga her insanın kendi yerinde büyük ve önemli
olduğunu savunuyor. Her kişi kendi sorumluluğunu yerine getirmeli, birisinin
sorumluluğu başkasına ait olamaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder