28 Haziran 2014 Cumartesi

+ RADJA YOGA

                                                                               


                                                           Radja Yoga


 Yoga felsefesine göre insan Evrenin sırlarını çözmekten önce kendi iç dünyasını çözmelidir. İnsan yüksek Benliğinin farkında olmadan kendi gücünü ve bu gücün arkasında olan İradeyi de bilemez ve bu gerçeğin üzerinde kurulmuş Raja Yogayı öğrenmekte zorluk çeker. Yoga üstatları Radja Yoga yoluna girmiş kişilere ön çalışmalarda Benlik bilincini öğretirler.
 Yogada Benlik uyanışının iki basamağı olduğu söyleniyor. Birinci basamak Benlik bilincidir. Burada kişi kendi gerçek Benliğini biliyor,  onun ölümsüz varlık olduğunu, bedeninin ise geçici bir süre için kullandığı “giysi” olduğunun farkındadır. İkinci basamakta kişi tüm varoluşla bir olduğu hakikatini öğreniyor. Bu bilincin iki hali Radja Yoga yoluna girmiş herkese açılıyor. Bazıları bu bilinç haline bir anda girebiliyorlar, bazıları ise uzun çalışmalar ve egzersizler sonucunda giriyorlar.
Gerçek “Ben”in uyanışı kolay bir yol değildir. İnsan uyanıp gerçek “Ben”i maddi formundan, kendi bedeninden ayrıştırmayı öğrendikten sonra Beni kendi zihninin alt düzeyleriyle karıştırmaya başlar. Bu derin yanılgıdır. Zihin tezahür ettiği tüm düzeylerde sadece “Ben”in enstrümanıdır, “Ben”in kendisi değildir.
Radja Yogada tüm Yoganın başka dallarında olduğu gibi insan zihninin üç bölümünden söz ediliyor. Zihnin en alt düzeyi içgüdüsel zihin sayılır (KAMA-MANAS). İnsanoğlunun bu zihni hayvanlarla ortak özelliklere sahiptir. İçgüdüsel zihin çok önemli iş yapıyor: bizim vücudumuzun hayvansal yaşamını sürdürüyor ve kontrol ediyor. Yemek, içmek, üremek, hayatta kalmak –bunların hepsi içgüdüsel zihnin denetiminde yapılıyor. Zihnin bu boyutu tüm yaşam deneyimlerimizin deposudur ve tek bizim değil, tüm geçmiş atalarımızın, soyumuzun Evrim sürecinde elde etmiş deneyimlerinin saklandığı ve kodlandığı yerdir. İlkel yaşam formlarından geriye kalmış ne varsa ve ebeveynlerimizden miras aldığımız alışkanlıkların hepsi içgüdüsel zihnin sınırlarındadır. Hayvansal içgüdülerimiz, arzularımız, isteklerimiz, kıskançlığımız, nefretimiz bu zihinde saklıdır. İlkel insanda ve hayvanlarda içgüdüsel zihin kontrolsüzdür. Fakat insan geliştikçe daha yüksek zihnin arzularına ve isteklerine hizmet etmeye başlar ve içgüdülerini kontrol etmeyi öğrenir. Bu arada Yoga içgüdüsel zihnin önemini düşürmüyor, zihnin bu bölümü hala insanın hayatta kalması için çok önemlidir. Fakat geçmişte önemli olan bazı şeyler şimdi insan için o kadar önem taşımaya bilir. Her şey yerinde güzeldir: öyle duygular var ki bazı varlıklar için normal olduğu halde bu gelişim boyutunu aşmış kişiler için yersiz olabiliyorlar.
Burada altını çizmek istediğimiz şey-içgüdüsel zihin insanın “Ben”i değildir.
Yoga içgüdüsel zihnin üzerinde yerleşmiş entel zihinden bahsediyor. Entel zihin düşünen, analiz eden, fikir üreten zihindir.(MANAS) Bu makaleyi anlamaya çalışırken siz bu zihni kullanıyorsunuz, ama bu sizin özelliğinizdir, siz değilsiniz. Düşünseniz Benliğinizi kolay şekilde içgüdüsel ve entel zihinden ayrıştıra bilirsiniz. Entel zihin “Ben”in kullandığı enstrümandır ve “Ben”in kendisi asla değildir.
Üçüncü zihin ruhsal zihindir(BUDDHİ) Zihnin bu bölümü ruhsallığın, dehanın, ilhamın kaynağıdır. Zihnin bu yavaş evrimleşen bölümüne tanrı aşkı, gerçek dini duygular, koşulsuz sevgi, büyük idealar, insanlığın gelişimine hizmet eden teoriler aittir.
Fakat zihnin bu harika bölümü bile sadece insanın gerçek Benliğinin kullandığı vasıtadır.
Radja Yoga insana kendi Benliğini zihnin farklı boyutlarından ayrıştırmayı öğretiyor.
Genelde insanlık daha çok alt zihinleri kullanmaktadır. İnsanın içsel dünyasında onun hayal edemeyecek kadar güç ve özellikler vardır. Bu özellikleri ruhsal zihin yüze çıkarabiliyor. Raja Yoga insanda saklı olağanüstü gücün yüze çıkması için doğru yolu işaret ediyor.
Şimdi sakin bir yere çekilip bahsettiğimiz konuları düşünün. Sizin zihinsel durumlarınız- düşünceleriniz, tepkileriniz sizin yüksek Benliğinizin tezahürleridirler. Bu düşünceler siz değilsiniz. Bu gerçeği anladığınızda siz düşüncelerinizi her hangi başka şeyi izlediğiniz gibi izleye bilirsiniz. Siz Benliğinizi dışarıdan izleyemezsiniz, ama “Ben” olmayan her şeyi görebilirsiniz.
Yoga bedensel tepkilerin ve durumların- açlık, acı, haz, sevinç, kıskançlık ve saire- Benin önemli özellikleri olmadığını vurguluyor. Belli aşamayı kast etmiş Yogalar bu tip tepkilerin kölesi olmaktan çıkmışlar, onlar irade gücüyle bir şekilde bu tepkileri kontrol edebiliyorlar. Tabi ki, Yogalar açlığı da, acıyı da hissediyorlar, ama bu tepkileri sadece fiziksel yaşamın gerekli olan ifadesi olarak algılıyorlar, onları kabul edip kontrol etmeyi öğreniyorlar ve “Ben” ‘den ayrı tutuyorlar. Dikkat etseniz etrafınızda birçok insanın bu fiziksel duygularla bir olduklarını; Kendilerini, Benliklerini bu tür hislerin yığını olarak algıladıklarını görürsünüz. Bu tür insanlar kendi duygularını dışarıdan izlemekte zorluk çekerler, onları kedilerinden ayrıştırıp ayrı göremezler.
İnsan ruhen geliştikçe duygular ve hisler ondan uzaklaşıyor. Bu o demek değil ki, Yoga açlık çekmez veya susamaz. Yoga fiziksel bedeninin ölçülü şekilde ihtiyaçlarını giderir, ona hizmet eder, ama “ben acım” dediğinde sadece bedeninin aç olduğunun farkındadır,  onun için fiziksel hayatın ihtiyaçları Ben ideasından uzak kalıyorl. Böyle bir insan “benim karnım” ,”benim ayağım”, “benim vücudum” der,  bunların ona ait olduğunu, ama Ben olmadığı biliyor.
Daha da ilerlediğinde Yogayı öğrenen kişi duygularını: kederi, nefreti, sevinci, kıskançlığı, kalbinden geçen hisleri –izleyebileceğini görüyor. Kişi duygularını izlemeyi öğrendiğinde onları analiz edebiliyor, onlardan kolayca sıyrılabiliyor. İnsanın kendi duygularını uzaktan izleyebilmesi onların “Ben “olmadığının kanıtıdır. “Ben”  iyi ve kötü duygulardan çok daha yüksektedir ve onlara bağımlı değildir. “Ben” bu duygulardan önce de vardı ve hep var olacaktır. Kendi Benliğini bilen kişi artık duygularının kölesi olamaz, o duygularının patronu olur.
Daha önce söylediğimiz gibi insanın düşünceleriyle kendini özdeştirmesi doğru değildir. Kişi kendi düşüncelerini analiz edip izleye bilir. En yüksek ruhsal zihne mahsus düşünceler bile “Ben”in kullandığı vasıtalardır. Bunlar “Ben” olmayanlardır. İnsan duygularını, düşüncelerini, tepkilerini, yüksek idealarını gözlemleye bilir, onları “Ben”den ayrıştırıp izleyebilir. Ama “Ben”i izleyemez. İnsanın en yüksek ruhsal hali sadece “Ben”in kullandığı enstrümandır, “Ben” değildir.

“Ben” değişmez ve sabittir, her zaman vardır. Onun gözüken gelişimi ruhsal zihnin çalışma sının sonucudur. Raja Yogada “Ben”i birçok şeffaf örtüyle kapatılmış çırağa benzetiyorlar. Perdeler kalktıkça çırağın ışığı güçleniyor, daha parlak oluyor. Fakat çırağın ışığı değişmiyor, sadece onu kapatan perdeler kalkıyor. Çırak hep oradadır, hep parlaktır. “Ben”i anlamak süreci perdelerin kalkmasına benzer, perdeleri düşürmek için usta bir dokunuş yeterlidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder