18 Eylül 2014 Perşembe

+ ACININ DOĞASI


                       
 Acının doğası

Hepimiz biliyoruz ki, organizmaya uygulanan aşırı acının sonucunda organizmanın girdiği şok ani ölümle sonuçlanıyor. Yani büyük acı organizmayı hemen öldürür. Küçük acılar ise organizmayı ölüme sürüklerler. Hayatı boyunca biriken küçük acılar insanı ölüme yaklaştırıyorlar, insan ona biçilmiş kısa ömrü bile tam anlamıyla yaşayamıyor, hayatın tadını alamıyor.

Peki acı nedir? Bu organizmaya monte edilmiş sinyal sistemidir, tehlikenin yaklaştığını haber veren sistemdir. Mesela fiziksel acı belli bir organın hasta olduğuna işaret eder, bize birşeylerin doğru gitmediğinin sinyalini verir. Acı olmasa biz hastalıktan haberdar olamayız ve ölürüz. Acıyı dikkate almamak ölmek demektir. Acı organizmanın bir kısmının ve ya tümünün strese girdiğini ve önlem almak gerektiğini bize bildirir. Acı diyor ki hayatı tehlike var ve ondan uzak durmak lazım.

Acı aynı zamanda kaybetmektir . Elimizi yaktığımızda oradaki hücreleri kaybederiz ve acı çekeriz. Yakınımızı , malımızı , işimizi kaybettiğimizde yine acı çekeriz.  Fiziksel acının dışında ruhsal acı vardır; kalbimiz, ruhumuz acır. 

Ağır hastalığa veya güçlü darbeye maruz kalmış kişi bilincini kaybediyor. Bu durumda gözüken tablo insanın hayat boyunca yaşadıklarından pek farklı deyildir. İnsan yaşantısında küçük acılara maruz kalıp bilincinin bir kısmını kaybediyor. Bu iki durumun arasında fark nedir?

Kişi darbenin sonucu bilincini kaybediyor ve ölüyor. Kişi yaşam surecinde darbeler alıyor ve bilincini kısmen kaybediyor ve sonuçta ölüyor.

Burada bir tek zaman farkı vardır. İkinci durumda zaman daha uzun sürüyor.

Unuttuk sandığımız acılar ve unutmadığımız acılar kişide toplanıp birikiyor ve sonunda organizmayı ölüme götürüyor. Acılar ve kayıplar insan bilincini, sağlığını, yaşam iradesini o kadar düşürüyor ki, organizma açık veya gizli şekilde ölümü aramaya başlıyor. Bu acıyı ve kayıpları sildiğinizde yaşam gücü, iradesi yeniden doğuyor. Yaşam gücü, kendini var etme dürtüsü yaşamın kendisidir. İnsan vücudunun olağanüstü özelliği vardır-kendini iyileştirme, berpa etme yetisi. Acı ve korkular silindiğinde insan mucizevi şekilde iyileşiyor.

İnsan bilincini fiziksel ve ruhsal acıların kayıtlarından arındırdığında o yaşam potansiyelini geri kazanıyor.

Peki bu kayıtları silmek kolay mı oluyor?

Tüm ruhsal çalışmaların ortak noktası bilinçaltı temizlemesidir. Bilinci arındırma kadim kadim öğretilerde mevcuttur. 5-7 bin yıl M.Ö. uzayan Vedalar’da bilinci Tanrının isimlerini tekrarlayarak arındırıyorlar. Aynı metodu Sufilerde görüyoruz: Allahın isimlerini zikr ederek bilinçaltı arınması yapılıyor.

Modern psikiyatri ve kişisel gelişim literatüründe arınma hakkında geniş bilgi alabilirsiniz. Ben bu yöntemlerin çoğunu bloglarımda analiz etmişimdir.

Genelde acıdan kurtulmanın yolu o ana gidip acıyı tekrar yaşamaktır, acının üzerinden bir kaç kez geçmektir. Fakat hafıza bankamızda bizim bilinçsiz halde kaydedilmiş ve saklanmış acılar var ki, bizim onlardan haberimiz yoktur. Bu kayıtlara engram deniliyor ve onları Dianetika denilen bilim dalı araştırıp yüze çıkarmıştır. Dianetika uzmanı seans zamanı hastanın engramlarını bulup siliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder