
Acının doğası
Hepimiz biliyoruz ki, organizmaya uygulanan aşırı acının
sonucunda organizmanın girdiği şok ani ölümle sonuçlanıyor. Yani büyük acı
organizmayı hemen öldürür. Küçük acılar ise organizmayı ölüme sürüklerler. Hayatı
boyunca biriken küçük acılar insanı ölüme yaklaştırıyorlar, insan ona biçilmiş
kısa ömrü bile tam anlamıyla yaşayamıyor, hayatın tadını alamıyor.
Peki acı nedir? Bu organizmaya monte edilmiş sinyal
sistemidir, tehlikenin yaklaştığını haber veren sistemdir. Mesela fiziksel acı
belli bir organın hasta olduğuna işaret eder, bize birşeylerin doğru
gitmediğinin sinyalini verir. Acı olmasa biz hastalıktan haberdar olamayız ve
ölürüz. Acıyı dikkate almamak ölmek demektir. Acı organizmanın bir kısmının ve
ya tümünün strese girdiğini ve önlem almak gerektiğini bize bildirir. Acı diyor
ki hayatı tehlike var ve ondan uzak durmak lazım.
Acı aynı zamanda kaybetmektir . Elimizi
yaktığımızda oradaki hücreleri kaybederiz ve acı çekeriz. Yakınımızı , malımızı
, işimizi kaybettiğimizde yine acı çekeriz.
Fiziksel acının dışında ruhsal acı vardır; kalbimiz, ruhumuz acır.
Ağır hastalığa veya güçlü darbeye maruz kalmış kişi
bilincini kaybediyor. Bu durumda gözüken tablo insanın hayat boyunca
yaşadıklarından pek farklı deyildir. İnsan yaşantısında küçük acılara maruz
kalıp bilincinin bir kısmını kaybediyor. Bu iki durumun arasında fark nedir?
Kişi darbenin sonucu bilincini kaybediyor ve ölüyor. Kişi
yaşam surecinde darbeler alıyor ve bilincini kısmen kaybediyor ve sonuçta
ölüyor.
Burada bir tek zaman farkı vardır. İkinci durumda zaman
daha uzun sürüyor.
Unuttuk sandığımız acılar ve unutmadığımız acılar kişide
toplanıp birikiyor ve sonunda organizmayı ölüme götürüyor. Acılar ve
kayıplar insan bilincini, sağlığını, yaşam iradesini o kadar düşürüyor ki,
organizma açık veya gizli şekilde ölümü aramaya başlıyor. Bu acıyı ve kayıpları
sildiğinizde yaşam gücü, iradesi yeniden doğuyor. Yaşam gücü, kendini var etme
dürtüsü yaşamın kendisidir. İnsan vücudunun olağanüstü özelliği vardır-kendini
iyileştirme, berpa etme yetisi. Acı ve korkular silindiğinde insan mucizevi
şekilde iyileşiyor.
İnsan bilincini fiziksel ve ruhsal acıların kayıtlarından
arındırdığında o yaşam potansiyelini geri kazanıyor.
Peki bu kayıtları silmek kolay mı oluyor?
Tüm ruhsal çalışmaların ortak noktası bilinçaltı
temizlemesidir. Bilinci arındırma kadim kadim öğretilerde mevcuttur. 5-7 bin
yıl M.Ö. uzayan Vedalar’da bilinci Tanrının isimlerini tekrarlayarak
arındırıyorlar. Aynı metodu Sufilerde görüyoruz: Allahın isimlerini zikr ederek
bilinçaltı arınması yapılıyor.
Modern psikiyatri ve kişisel gelişim literatüründe arınma
hakkında geniş bilgi alabilirsiniz. Ben bu yöntemlerin çoğunu bloglarımda
analiz etmişimdir.
Genelde acıdan kurtulmanın yolu o ana gidip acıyı tekrar
yaşamaktır, acının üzerinden bir kaç kez geçmektir. Fakat hafıza bankamızda
bizim bilinçsiz halde kaydedilmiş ve saklanmış acılar var ki, bizim onlardan
haberimiz yoktur. Bu kayıtlara engram deniliyor ve onları Dianetika denilen bilim
dalı araştırıp yüze çıkarmıştır. Dianetika uzmanı seans zamanı hastanın
engramlarını bulup siliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder