19 Eylül 2014 Cuma

+ HAYATTA KALMA DİNAMİĞİ


                                            Hayatta kalma dinamiği

Fiziksel Evrende farklı yaşam formlarında tezahür eden yaşam enerjisi hep varolma savaşını veriyor.  Hayatta kalma dürtüsü tüm canlıların ortak  özelliğidir. Madde, enerji, mekan ve zamandan oluşan insan organizmasını da canlı kılan  olağanüstü güç yaşam enerjisidir. Yaşam enerjisinin yok olmadığını ve organizmayı terk ettikten sonra da başka formda var olduğunu, hatta kişiliğimizin bile yok olmadığını biliyoruz. Ama şimdi konumuz bu deyildir. Konumuz canlı organizmanın fiziksel Evrende var olma için verdiği mücadeledir.  Bu mücadelede o hep madde ve enerji peşindedir: beslenmek, giyinmek ve yaşamak için gerekli mekan. Fakat bunların dışında insanın başka iki faktöre daha ihtiyacı vardır: Mutlu olmak ve acıdan uzak durmak.Yaşam aktif şekilde acıdan uzak durmaya çalışıyor,çünkü acı ölümün sinyalini veriyor.
Yaşam zevki arıyor, mutlu olmak istiyor. Kendini varetme çalışmasında amaca ulaştığı her şey ona zevk veriyor. Hayatta kalma için yapılan her şey organizmanı mutlu ediyor. Ölümsüzlük, sonsuz yaşam organizma için ulaşmak istediği en büyük zevkdir. Bunun mümkün olmadığını bile bile yine ölümsüzlüğe can atıyor. Bu nedenle dikkat edersiniz çoğu insan hiç ölmeyecekmiş gibi yaşar. ‘’ Hayatta kal!’’  dinamiği o kadar güçlü ki canlı organizma ölümü bir an bile kabul edemez, bu düşünceyle yaşayamaz. Evet ruhsal boyutta var olacağımızı , ruhumuzun ve yüksek benliğimizin yok olmayacağı hakikatini dinler bize aşılasa da canlı organizma varolmak ister , ölümü gerçeğini kabul edemez. Bu ilk bakışta çelişkili gözüken durum aslinde Mutlak Yaratıcının amacına hizmet eder. Biz burada maddesel dünyada var olmalıyız, yaşamalıyız ve derslerimizi , deneyimlerimizi gerçekliştermeliyiz. Bundan dolayı her amacımızın, isteğimizin altında hayatta kalma dürtüsü yatar.

Hayatta kalma mücadelesini gerçekleştiren ve kontrol eden aklımızdır. Akıl organizmayı var etmek için çeşitli yollar dener, seçimler yapar, eylemler gerçekleştirir. Akıl yaşam iradesine hizmet eder. Akıl iyi çalıştığında doğru kararlar veriyor , doğru olanı yapıyor ve  insanın, onun ailesinin, gelecek nesillerin  hayatta kalmasını sağlıyor. İnsanın yaşamı sürdürmesi için başka insanlara, başka varlıklara ihtiyacı vardır. İyi çalışan akıl tek bireye deyil, onun ailesine, ait olan insanlık topluluğuna hizmet eder. Organizma tek başına hayatta kalamaz. O başka organizmalarla bağlantıdadır ve bundan dolayı hayatta kalma bir bireyin kendisinin dışında ailesinin, halkının, ülkesinin ve tüm insanlığın hayatta kalması demektir. Akıl iyi çalışmadığında insan tekçe kendini var etmeye çalışır ve hayatta başarısız olur, çünkü bencillikle  kendi çıkarları için, bir tek kendini var etmek ve mutlu etmek  için yaşayan insan hayatta kalma ilkesine uymuyor; kendine ve çevresine zarar veriyor.

Akıl insanı, onun ailesini, çocuklarını, gelecek nesilleri var etmek için yollar denemektedir. Bazen akıl bu yönlerin hepsinde aynı seviyede çalışmaya bilir. Kendini var etmekte iyi çalışan zihin ailesi için o kadar iyi olmaya bilir. Bazı zaman ise akıl toplum için, başkaları için iyi çalışıyor fakat kendi ailesi için yetersiz oluyor.

Aklın iyi çalışması onun fiziksel Evreni iyi kullanıp denetlemesinden geçer: zamanı, mekanı, enerjiyi ve maddeyi kullanmasından. İyi çalışan akıl acıdan uzak durup kendisini, ailesini, toplumu zevk ve mutlulukla temin etmelidir. Hayatta kalma sorunlarını halletmeyince akıl organizmayı, aileyi, çevresini mutluluk ve zevkden mahrum kılar ve başarısız olur. Hayat ilişkiler, işbirliği demektir. Her organizma yaşam mücadelesinde başka organizmaları etkiler. Akıl kararlarında başkalarının da yaşam mücadelesini her zaman göze almalıdır. Kendi başına hayatta kalmak mümkün olmadığından böyle düşünen ve davranan insanlar hep hüsrana uğrarlar.

İnsan var ol emrine uyup aklıyla ona verilen enerjileri,maddeyi, mekanı ve zamanı doğru kullanırsa zengin, başarılı ve mutlu olur. Fakat biz biliyoruz ki çoğu zaman böyle olmuyor. Biz genelde küçük ve büyük acılarımıza yenik düşüyoruz. Bilincimiz köreliyor, aklımız yavaşlıyor ve hayatımızın çoğu kısmını hayatta kalmaktan uzaklaşıyoruz, bir nevi ölümün eşiğinde yaşıyoruz.

Ne yapa biliriz? Mutlu olmayı denemeliyiz, her şeye rağmen içimizdeki sevinci ve ışığı kaybetmemeliyiz. Meditasyonlar, dualar, olumlu düşünceler, pozitif yaklaşımlar , blokajların silinmesi, bilinçaltının arınması ve bilincin genişlemesi-hepsi bizim hayatta kalmamıza hizmet eder.

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder