25 Ekim 2014 Cumartesi

+ HER ŞEYDE BİR HAYIR VARDIR



                                                                                
                                 



            HER ŞEYDE BİR HAYIR  VARDIR




   Büyük Moğol İmparatoru Akbar sol elinin serçe parmağının kaptığı iltihaptan eziyet çekiyordu.
Sonunda acı dayanılmaz hale gelince doktorlar parmağın kesilmesinden başka çare olmadığını söylediler. Akbar bu karara çok üzüldü, bedeninin bir parçasını kaybetmek ona öyle zor geldi ki, en yakın dostu ve veziri Radja Birbala'nı çağırıp ona derdini danıştı ki belki başka bir yöntem bulunur. Ama Birbala böyle söyledi: ''Doktorlar kesmek lazım demişlerse, kesmek lazımdır.'' Akbar vezirine :'' Ben inançlı adamım, hayatım boyunca tüm merasimleri ve kurbanları yaptım, dualar ettim, neden Tanrı şimdi benim bir parçamı benden alıyor? Benim hatam nerde?''-dedi. Buna karşılık Birbala  söyledi: ''İmparator hazretleri, Tanrının yaptığı her şeyde bir hayır vardır.''
Bu sözler Akbar'a çok dokundu, dişini sıkıp ameliyata onay verse de, içinde bunu Birbala'nın yanına koymayacağını, ona bunun hesabını soracağını düşündü. Bunun için iyi  fırsat bir kaç hafta sonra adamlarıyla avdan geri dönerken doğdu. Onlar dibi kurumuş bir su kuyusunun yanından geçiyorlardı. Akbar birden askerlerine Birbala'yı bu kuyuya atmalarını emretti. Sonra kendisi kuyuya yaklaşıp derinlikten hayretler içinde ona bakan Birbala'yı gördü. Birbala İmparatora sordu:'' Bunu bana neden yaptın?''

Akbar cevap olarak ona Birbala'nın sözlerini tekrarladı: 'Tanrının sana yaptığı her şeyde bir hayır vardır.'' Sonra Birbala'yı bir süre eziyet çeksin diye kuyuda bırakıp ormanın içine doğru tek başına koştu. ''Şimdi düşün bakalım, senin için bu durumda ne hayır saklamış Tanrı.'' Birbala da kuyunun dibinde kendi kaderine lanet okuyarak ne olacağını bekliyordu.
Bu arada ormanda tek başına atla dolaşan Akbar'ı eşkıya çetesi yakaladı. Bu adamlar yalnız zengin insanlara saldırıp, onları soyduktan sonra kurban ediyorlardı. Eşkıyalar Akbar'ı kuşatıp onu soydular, üzerindeki giysileri ve tüm ziynetleri aldılar. Sonra ona ölümüne hazırlanmasını söylediler, onu Tanrıçaya kurban edeceklerdi. Akbar sonunun geldiğini anladığında Birbala'nın yanında olmadığına çok pişman oldu. Çünkü Birbala onu her türlü çıkılmaz durumlardan kurtarabilirdi. Bu arada eşkıya başı kurbanı incelemeye başladı ve onun parmak eksikliğini görünce bağırdı:'' Tanrım! Sen bütün değilmişsin! Ben böyle sakat birini güzel Tanrıçama armağan edemem!'' Başçı Akbar'ın giysilerini üzerine atıp defolmasını istedi. Kurban olmaya layık olmaması durumu İmparatorun gururunu zedelese de buradan hemen uzaklaşma fırsatını kullanıp atına atladı. Çöldeki kuyuya doğru koşarken Birbala'nın haklı olduğunu düşündü.'' Benim parmağım kesik olmasaydı şimdi çoktan ölmüştüm.'' Kuyuya yaklaştığında burada onu bekleyen adamlarına Birbalan'ı kuyudan çıkarmalarını emretti.  Birbala  Akbarın davranışında bu çabuk değişime şaşırmıştı. Akbar dostundan özür diledi ve ona açıklama yaptı. Sana öyle kızgındım ki, bu kuyuda seni çürütmeğe hazırdım. Ama büyük bir ders aldım!'' Ormanda başına gelenleri anlattı.
Sonra bir düşünüp Birbala'ya sordu: ''Peki senin kuyuda oturmanda ne hayır vardı?''
''Hünkarım, dedi Birbala,-''Her şey çok açık. Ben kuyuda olmasaydım bizim ikimizi de yakalayacaklardı. Benim bedenimde eksik olmadığına göre muhtemelen beni kurban edeceklerdi. Tanrının bize yaşattığı her şeyde bir hayır vardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder