27 Kasım 2014 Perşembe

+ Soyumuzun önemi

                                                        
                                                                      



                                                                                                           Soyumuzun önemi 


Biz bu dünyaya neden geldik?  Yaşam amacımız ne? Bu sorulara cevap bulduğumuzda tüm problemlerin ortadan kalkacağını düşünürüz. Evet, yaşam amacımızı bildiğimizde ve onu gerçekleştirme yolunu bulduğumuzda tüm engellerin, zorlukların kaybolup gideceğini sanıyoruz.  Gerçekte böyle mi?
Biz buradaki hayatımızı temiz sayfayla başlamıyoruz. Geçmiş yaşamların deneyimleri, bilgisi, kayıtları bizimle yeniden doğdu. Biz onları bu hayata taşıdık. Ama siz yeniden doğuşa, yani reenkarnasyona inanmaya bilirsiniz. Bu durumda yine hayatınızın temiz sayfa olduğunu söyleyemezsiniz.
Dünyaca ünlü psikiyatrist ve filozof Karl Yung belirtmiş ki, insan ruhunun derinliklerinde tüm insanlık tarihinin kayıtları yer alır ve insanın kişiliğinin babadan, anneden miras almış özelliklerinin dışında uzak akrabalarının, soyunun özellikleri mevcuttur.
Bizim bu dünyada bulunmamızın tek amacı vardır. Her seferinde buraya gelişimizde tek bir amaç için geliriz.
Bizim varoluşumuzun amacı ruhumuzu besleyip geliştirmektir.
 Biz ruhsal varlıklarız, Yaratıcının özelliklerini az da olsa taşıyoruz. O bizi “kendi suretinde” yaratmış ve ruhundan üflemiştir. Allah’ı tüm canlı varlıklardan ayrı kılan esas şey nedir? O’nun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. O gerekli bulduğu her şeyi anında var ediyor, O kendi sonsuz potansiyelini sonsuza kadar kullanabiliyor.
İnsanında kısıtlı da olsa tanrısal potansiyeli vardır. Ve dünyaya her gelişinde bu potansiyeli uyandırmaya çalışıyor. Yaşam amacımız bu potansiyeli uyandırmak, başka değişle ruhumuzu geliştirmektir.
Amaç tek olsa da ona giden yollar farklıdır. Nasıl kendi yolumuzu buluruz?
Gezeğenimizde insan dışında çeşitli canlı organizmalar yaşıyor. Bir tohumu uygun olmayan toprağa ekersiniz ondan bitki çıkmaz, çıksa da zayıf ve sağlıksız olur. Balığı kıyıya çıkarsanız, tavşanı ise suya yerleştirseniz- ikisi de ölür. Çünkü her birisinin yaşam amacı farklıdır. Aynı şekilde insan ruhu doğması ve büyümesi için gerekli koşullar vardır- onun Soyu. Ruh kendi soyunda doğuyor! Soy insanın karşısına görevler çıkarıyor ve gereken bilgiyi, gücü ve fırsatları sunuyor. Göksel soyumuz bizim ruhumuzu buraya getiriyor, yersel soyumuz ise ruhumuza görevini yerine getirmek için vücut ve koşullar veriyor.
Maalesef günümüzün insanı kendi soyuyla bağlantıdan kopmuş durumdadır.
Fakirlik, yalnızlık duygusu, amaçsız yaşam ve hastalıklar insanın soyuyla bağının yitirmesi sonucunda ortaya çıkan sorunların bir kısmıdır.
Kendi soyumuzla bağlantı kurmak çok önemlidir. Etrafınıza bakın, kaç aileyi sağlam ve mutlu görürsünüz? Sağlıklı aile birkaç kuşağın bir arada yaşadığı ailedir.
Sağlam ailede sağlam çocuklar doğar. Sağlam aile maddi sorunlar yaşamaz.
Çoğumuz ulu dedelerimiz ve ninelerimiz hakkında bilgi sahibi değiliz. Onlar hakkında bilgi alabileceğimiz kişiler de yoktur. Ne yapmalı?
Bilinçaltında söylediğimiz gibi bu bilgiler saklanıyor ve biz bir şekilde Soyumuzla ilişki kurabiliriz. Meditasyon ve enerji çalışmalarının yardımıyla biz Soyumuzla bağlantımızı canlandırabiliriz. Soyumuza zarar veren karmik programları bulup yok edebiliriz.  Soyumuzun güçlü özelliklerini, profesyonel becerileri, yetenekleri ve karakter özellikleri kullanabiliriz. Hangi olumlu özellikler Soyumuzun hayatta kalmasına neden olmuştur? Bu özellikleri kendimizde bulmamız lazım.
Soyumuzun enerjisiyle bağlantı kurduğumuzda biz ailemizin ve çocuklarımızın (doğmamış çocukların bile), torunlarımızın hayatını olumlu şekilde etkileriz.
Soy ağacı kavramı boş anlayış değildir.
Her bir bireyin ağacın yaprağı olduğunu düşünün. Yapraklar değişir, ağaç hep yerindedir ve aynıdır. Ama ağaç yapraksız yaşaya bilir mi? Bilim adamlarının söylediğine göre her yaprağın her hücresi genetik anlamda ağacın tüm bilgilerini taşır. Bir hücrede genetik değişimler yapıldığında bu değişim tüm ağacı etkiler.
Durum böyleyse bir insan kendi soyunun parçası olarak bilgisi ve niyetiyle kendi soyunu iyileştire bilir.
Her birimize mutlu ve başarılı olmaya, yakınlarımıza ve sevdiklerimize yardım etmeye şans verilmiştir. Her birimize hayat amacımızı yerine getirmek için şans verilmiştir.






22 Kasım 2014 Cumartesi

+ Bilinçli rüyalar

                                             







      Bilinçli rüyalar


                                                                                 

Bilinçli rüya ( Lucid Dreaming) bilincin değişik halidir: İnsan bu halde rüya gördüğünü bilir ve bir şekilde rüyanın içeriliğini değiştiriyor. Lucid Dreaming terimini ilk kez Hollanda psikiyatrisi ve yazarı Frederek Van Eden (1860-1932) tarafından kullanmıştır.
Bilinçli rüya bilimsel araştırmaların konusu olmuştur ve onun gerçekliği Japon bilim adamları tarafından ispatlanmıştır. Bilinçli rüya sıradan uykuda kişinin rüya gördüğünün farkında olmasıyla başlıyor veya uyanık halde tam uykuya dalmadan da gerçekleşebiliyor.
Bilinçli rüyayı denemek isteyen kişi bu soruyla karşılaşıyor: Ben rüya gördüğümü nasıl anlarım? Bu soruya cevap vermek zordur ama mümkündür.
Stiven Laberj rüya gördüğünüzü veya uyanık olduğunuzu anlamak için bazı yöntemler sunmuştur:
Bir yazıyı iki kez okumayı deneyin. Rüyada bu yazı değişecektir.
Saate bakın.
Bilgi içeren bir şeye odaklanın: Bilgi değişecektir.
Önceki anı kafanızda yenilemeye çalışın: rüya dayken bunu yapmanız imkansızdır.
Odada bulunduğunuzda ışığı kapatmaya veya açmaya çalışın. Rüyada elektrik düğmesi çalışmayacaktır veya ışık açılsa bile oda karanlık kalacaktır.
Ellerinize bakın: rüyada onlar değişmeye başlar.
Kendinize aynada bakın: Yüzünüz değişmeye başlar.
Tanıdık ve akrabaların görünüşü de dikkat etseniz değişecektir.
Burada genel bir izlenim vardır. Rüyada dikkatle baktığınız, odaklandığınız her neyse değişken olacaktır, garip şekilde değişmeye başlayacaktır.
 Rüyada sebep sonuç ilişkileri çalışmıyor. Bir şey yanlış gidiyorsa rüyada olduğunuzu düşüneceksiniz.
Bilinçsiz rüyalarda uzak mesafeler anında katlediliyor. Mesela bir arabaya bindiğinizde yolu görmeyebilirsiniz ve anında istediğiniz yere ulaşırsınız.
Eğer siz bir başka şehre iş gezisi için geldiyseniz ve akşam otele dönmek istediğinizde oteli ve şehri bile hatırlamakta zorlanıyorsunuz, demek ki siz rüya görüyorsunuz. Rüyada uçabilirsiniz. Tüm mesele odur ki, siz garip bir eminlikle bunları gerçekte yaşadığınıza inanıyorsunuz.
Peki, bilinçli rüyalar neye yarar? Neden bu rüyalar metafizik çalışmalarının ilgi odağı olmuştur? Denilene göre bilinçli rüya aracılığıyla gerçek hayatımızı etkileye biliriz. İlk bakışta bu fikri garipseyebiliriz, ama biraz mantık yürütsek belki kabulleniriz.
Rüyalar bazı zaman sembolik anlam taşırlar, bize geleceğe dair ipuçları veriyorlar, bulunduğumuz durumu anlamamızı sağlayabiliyorlar. Demek ki rüyalar sadece zihnimizin oyunları ve boş fantezileri değiller. Yoksa rüya tabirleri denilen kavram bile ortaya çıkmazdı. Rüyaların çoğu bizim yaşantımızla, problemlerimizle bağlantı içindeler. O halde biz bu bağlantıyı kendi lehimize kullanabiliriz. Biz negatif rüyayı pozitife çevirip hayatımızı olumlu şekilde etkileyebiliriz. Senaryoyu değiştirdiğimizde negatif olayları engelleyebiliriz.
Evet, rüyada bir şeyleri değiştire fırsatımız vardır. Bunun için irademizi ve niyetimizi kullanmak gerekiyor.
.Bilinçli rüyada kötü senaryoyu değiştirip mutlu senaryo üretirsiniz. İstediğiniz şeyi rüyada gerçekleştirdiğinizde gerçek hayatta onun olacağının olasılığı artıyor. Bu işlem imajinasyon çalışmasına benzer ama daha etkili olduğu düşünülüyor.





12 Kasım 2014 Çarşamba

+ CARLOS CASTANEDA'NIN DERSLERİ


                                                             
 
     CARLOS CASTANEDA'NIN
          
                   DERSLERİ
 
 
 
 
       Bir tek yola odaklanmanın anlamı yoktur, hala bu yol yüreğinizce değilse.

Fazla açıklama yapmanıza gerek yoktur. Her açıklamanın  arkasında aslında özür vardır. Sen neden bir şeyi yapamadığını açıkladığında kendi yetmezliğinden dolayı özür diliyorsun.

Hayattan istediğini almak için insanın değişimi öğrenmesi lazım. Maalesef insan zor değişiyor ve bu değişim çok yavaş gerçekleşiyor.

Bazıları değişime yıllarını harcarlar. Burada asıl zorluk gerçekten değişimi istemektedir.

Ben kimseye kızmıyorum. Benim bu tepkiyi göstermem için yapılacak bir şey yoktur. İnsanların davranışları önemli olduğunda kızabilirsin. Ben önemli bir şeyle karşılaşmadığım çok oldu.

Senin bilmen gerekir ki yol sadece yoldur. Eğer gittiğin yol senin olmadığını düşünürsen hemen o yolu terk etmen lazım.

Başkasının alışık gerçekliğini anlamak için kendi gerçekliğinizin dışına çıkmayı başarmalısınız.

Senin olan alışık dünya tablosundan kurtulmak kolay değildir, bu alışkanlığı güçle zorlayacaksın.

Rüyada olduğun gibi hareket et. Cesur ol ve mazeret arama.

Çoğu insanın en büyük engeli iç diyalogudur. İç diyalog her şeyin anahtarıdır. Bu diyalogu durdurmayı başardığınızda her şey mümkün oluyor. En akıl almaz projelerin gerçekleşmesi mümkün oluyor.

İnsanlar  istedikleri zaman hayatlarından bir şeyleri çıkarabileceklerinin farkında değiller. Herhangi bir zaman. Anında.

Bizim sahip olduğumuz en iyi hocamız ölümdür.  Her seferinde hayatın kötü gittiğini hissettiğinde, bunu sıkça hepimiz yaşarız, tam iflasın eşiğine geldiğinizde sola dönüp Ölümüne sor, gerçekten hey şey bu kadara mı kötü. Ölüm durumun böyle olmadığını söyleyecektir: Benim sana dokunuşumum dışında önemli hiçbir şey yoktu. Sana  Ölümün bunu söyleyecektir:  Ben sana henüz dokunmadım.

Her insan kendi yolunda yürüyor. Ama tüm yolların  varacağı yer hiçliktir. Demek ki önemli olan  yoldur, onunla nasıl gidiliyor... Yürüdüğün  yolda  kendini mutlu hissediyorsun, demek ki bu yol senindir. Kendini kötü hissettiğin halde yoldan çık, ne kadar ileri gittiğinin önemi yoktur. Bu doğru karar olacaktır.

Tüm dikkatimiz ve enerjimizi içimizdeki aptallığı yenmeye harcarız. Bu çok önemlidir, geri kalan  o kadar önemli değildir.  Neye odaklanmamız kilit noktamızdır. Biz kendimiz mutsuz olmayı seçeriz veya güçlü olmayı. Her iki yönde yapacağımız işin  hacmi aynıdır.

Savaşçı olma sanatı insan olmanın vahşeti ve  insan olmanın mucizesi arasında denge kurmaktan geçer.

 
Bilgin insan olmak için savaşçı olmak gerekiyor, kaprisli çocuk değil. Geri çekilmeden, teslim olmadan, şikayet etmeden savaşmak- ta ki görene kadar. Bunların hepsini de sadece dünyada hiçbir şeyin önemi olmadığını bilmek için yaparız.

 

9 Kasım 2014 Pazar

+ Bilmemiz gereken hakikatler


                                                             
 
 
 
 
  Bilmemiz gereken hakikatler

Hayatın akışını belirleyen  görünmez hakikatler vardır. Bu gerçekler ruhsal öğretilerde bize ima edilmiştir, bilge insanlar ve Öğretmenler tarafından aktarılmıştır. Bunların birazcık farkında olsak mutlu olmayı da başarırız. Size bu hakikatlerin kısa özetini veriyorum ki, düşünesiniz.

1.     Biz Dünyaya öğrenmek için geldik, her gün yeni bir ders alıyoruz.

2.     Evrenin sevimlisi olmuyor. O, kimseye torpil yapmıyor.

3.     Bizim hayatımız düşüncelerimizin aynasıdır. Biz kendi gerçekliğimizi kendimiz yaratıyoruz.

4.     Biz eşyalara, insanlara, paraya aşırı bağlandığımızda onları kaybederiz.

5.     Biz nefret ettiğimiz ve korktuğumuz şeyleri hayatımıza çekeriz.

6.     Kalbinizin sesini dinleyin, kalbinizin  götürdüğü yere gidin.


 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
7.     Hiçbir zaman Allah gökten inip size : Bu günden itibaren mutlu olmana izin veriyorum-demeyecektir.

8.     Hayatla savaştığınızda bilin ki,  hayat kazanacaktır.

9.     İnsanları sevmek ne demektir? Sadece onları oldukları gibi kabul etmektir.

10. Bizim amacımız dünyayı değiştirmek değildir, kendimizi değiştirmektir.

11.   Başkalarını suçlamaktan vaaz geçin; Onlar kendi yollarıyla gidiyorlar, kendi derslerini alıyorlar.

12.   Bilin ki madalyonun iki tarafı vardır, bugün sizin arabanız çalındıysa, belki yarın  yapacağınız kazadan kurtulmuşsunuz.

13.  Burada ve şimdi yaşamayı öğrenin: geçmiş yok olmuştur, gelecek de hala gelmemiştir.

14.  Sevdiğiniz insanı sahiplenmeye çalışmayın. Bilin ki, kimse sizin değildir, sahip olduğunuzu sandığınız şeyler de sizin değildir, çünkü tek sahip O’dur.

1.  Hayat tiyatroya benzer. Bir oyunda rol aldığınızı düşünün. Kendinizi role kaptırmayın. Bazı zaman sahneden inip oyunu dışarıdan izlemekte fayda vardır. 

             

 

31 Ekim 2014 Cuma

+ Dünya ruhsal güç merkezleri


 
 
Dünya ruhsal güç merkezleri:
  İvolginsky    Datsan

 
 
Rus Budizminin merkezi  sayılan İvolginsky Datsan Buryatia Cumhuriyetinde, Verkhnyaya  İvolga köyünde yerleşmiştir. Büyük manastır kompleksinde Rus Budist Sangha’sının  Başkanı Paudido Khamb Lama’nın resmi  ikametgahı bulunmaktadır.

İvolginsky Datsanın tarihçesi.

İvolginsky Dastan 1945 yılında açılmıştır. Bu olayı ikinci Dünya Savaşından sonra Stalin’in din ve inançlara yönelik izlediği politikaya bağlıyorlar. Stalin savaştan sonra daha esnek politika sürdürerek dinlere biraz özgürlük tanımıştır. !937 yılında Rusya’da  tüm Budizm merkezleri kapanmıştı. Savaştan sonra Buryat halkının savaşta gösterdiği özveriden  dolayı Stalin bu manastırın ve Budizm merkezinin açılmasına izin vermiştir.

1990-cı yıllarda manastırın nezdinde Daşi Choinkhorling adında  Budizmi üniversitesi açılmıştır. Budizm felsefesini öğreten bu üniversite Rusya'da tekdir ve her yıl 100 öğrenci kabul ediyor. Pazar günleri üniversite herkesin katılabileceği konferanslar düzenliyor.

Manastır kompleksinde sanat müzesi, otel ve kutsal emanetler ve türbeler  yer alıyorlar.

Hurde.

Datsanın arsasında siz kutsal trampetlere rastlayabilirsiniz. Bu trampetlerin içerisinde  kağıt parçalarında yazılmış mantralar yerleşmiştir. Trampleti saat yönünde çevirdiğinizde içindeki mantralar harekete geçerler. Bu ritüelin amacı sizi hastalıklardan, nazardan, büyüden -tüm negatiflerden arındırmaktır.

Budist bayrakları datsan

Bu bayrakların üzerinde yazılmış dualar size şans getirirler, hayatınızda engelleri kaldırıp yolunuzu açarlar.

Hamba Lama Etigelov

Bilim adamlarını ve din mensuplarının ilgisini çeken en önemli kutsal emanet manastırda Lama Etigelov’un cesedidir.

1927 senesinde hayata veda etmiş Lamanın cesedi tuzla doldurulmuş ahşap tabutun içine yerleştirilerek toprağa gömülmüştür.

2002 yılında Eylül ayında tabutu yerden çıkarıldığında herkes  şaşırdı. Ne Lamanın cesedi, ne üzerindeki giysiler, ne de tabutun kendisi değişime uğramamıştı. Araştırmalar sonucunda Lamanın beden dokusunun canlı olduğu ispatlandı. O zamandan Lamanın ölümsüz bedeni Datsan'da  tutuluyor. Özel hava soğukluğu ve koşulların olmadığı halde beden hala ‘’canlıdır’’. Hiçbir desteği olmadan Lotos pozisyonunda oturmuş Lamanın teni esnek kalmakta ve hatta terlemektedir. Orada bulunmuş insanlar bedenden bir sıcaklığın yayıldığını, aynı zamanda güçlü bir enerjinin alanı doldurduğunu ve ziyaretçileri etkilediğini söylüyorlar. Burada temiz kalple söylenen dilek muhakkak gerçekleşiyormuş.

Bilim adamları bu fenomeni açıklamakta zorlanıyorlar. Rahipler ise bunun Etigelov’un ruhsal çalışmalarla ve meditasyonlarla bedenin canlı kalmasını sağladığını ve Buda öğretisinin gücünün göstergesi olduğunu söylüyorlar.

İvolginsky Datsa’nın ziyaret kuralları

İvolginsky Datsa’nın ziyaret kuralları vardır. Budist olmadığınız takdirde bile onlara uymak lazım ki kutsal mekanın enerjisini alabilesiniz.

Manastır alanına sol kapıdan girilir. Burada soldan sağa hareket edilir. Alanın bu şekil dolaşmasına goroo deniliyor. Goroo yaptığınızda dua etmek, düşünmek gerekiyor. Goroonun sayısı  3,7, 12 olur.

Alanda sigara içmek, alkol almak, küfür etmek yasaktır.

Datsada Lamalarla konuşabilirsiniz, onlara soru sorabilirsiniz. Lamalar Budizme has alçakgönüllünle ve sevecenlikle sizinle konuşurlar. Fakat sizin de belli sınırları korumanız lazım ve Lamanın size ayırdığı zaman için ona teşekkür edin.

 

25 Ekim 2014 Cumartesi

+ HER ŞEYDE BİR HAYIR VARDIR



                                                                                
                                 



            HER ŞEYDE BİR HAYIR  VARDIR




   Büyük Moğol İmparatoru Akbar sol elinin serçe parmağının kaptığı iltihaptan eziyet çekiyordu.
Sonunda acı dayanılmaz hale gelince doktorlar parmağın kesilmesinden başka çare olmadığını söylediler. Akbar bu karara çok üzüldü, bedeninin bir parçasını kaybetmek ona öyle zor geldi ki, en yakın dostu ve veziri Radja Birbala'nı çağırıp ona derdini danıştı ki belki başka bir yöntem bulunur. Ama Birbala böyle söyledi: ''Doktorlar kesmek lazım demişlerse, kesmek lazımdır.'' Akbar vezirine :'' Ben inançlı adamım, hayatım boyunca tüm merasimleri ve kurbanları yaptım, dualar ettim, neden Tanrı şimdi benim bir parçamı benden alıyor? Benim hatam nerde?''-dedi. Buna karşılık Birbala  söyledi: ''İmparator hazretleri, Tanrının yaptığı her şeyde bir hayır vardır.''
Bu sözler Akbar'a çok dokundu, dişini sıkıp ameliyata onay verse de, içinde bunu Birbala'nın yanına koymayacağını, ona bunun hesabını soracağını düşündü. Bunun için iyi  fırsat bir kaç hafta sonra adamlarıyla avdan geri dönerken doğdu. Onlar dibi kurumuş bir su kuyusunun yanından geçiyorlardı. Akbar birden askerlerine Birbala'yı bu kuyuya atmalarını emretti. Sonra kendisi kuyuya yaklaşıp derinlikten hayretler içinde ona bakan Birbala'yı gördü. Birbala İmparatora sordu:'' Bunu bana neden yaptın?''

Akbar cevap olarak ona Birbala'nın sözlerini tekrarladı: 'Tanrının sana yaptığı her şeyde bir hayır vardır.'' Sonra Birbala'yı bir süre eziyet çeksin diye kuyuda bırakıp ormanın içine doğru tek başına koştu. ''Şimdi düşün bakalım, senin için bu durumda ne hayır saklamış Tanrı.'' Birbala da kuyunun dibinde kendi kaderine lanet okuyarak ne olacağını bekliyordu.
Bu arada ormanda tek başına atla dolaşan Akbar'ı eşkıya çetesi yakaladı. Bu adamlar yalnız zengin insanlara saldırıp, onları soyduktan sonra kurban ediyorlardı. Eşkıyalar Akbar'ı kuşatıp onu soydular, üzerindeki giysileri ve tüm ziynetleri aldılar. Sonra ona ölümüne hazırlanmasını söylediler, onu Tanrıçaya kurban edeceklerdi. Akbar sonunun geldiğini anladığında Birbala'nın yanında olmadığına çok pişman oldu. Çünkü Birbala onu her türlü çıkılmaz durumlardan kurtarabilirdi. Bu arada eşkıya başı kurbanı incelemeye başladı ve onun parmak eksikliğini görünce bağırdı:'' Tanrım! Sen bütün değilmişsin! Ben böyle sakat birini güzel Tanrıçama armağan edemem!'' Başçı Akbar'ın giysilerini üzerine atıp defolmasını istedi. Kurban olmaya layık olmaması durumu İmparatorun gururunu zedelese de buradan hemen uzaklaşma fırsatını kullanıp atına atladı. Çöldeki kuyuya doğru koşarken Birbala'nın haklı olduğunu düşündü.'' Benim parmağım kesik olmasaydı şimdi çoktan ölmüştüm.'' Kuyuya yaklaştığında burada onu bekleyen adamlarına Birbalan'ı kuyudan çıkarmalarını emretti.  Birbala  Akbarın davranışında bu çabuk değişime şaşırmıştı. Akbar dostundan özür diledi ve ona açıklama yaptı. Sana öyle kızgındım ki, bu kuyuda seni çürütmeğe hazırdım. Ama büyük bir ders aldım!'' Ormanda başına gelenleri anlattı.
Sonra bir düşünüp Birbala'ya sordu: ''Peki senin kuyuda oturmanda ne hayır vardı?''
''Hünkarım, dedi Birbala,-''Her şey çok açık. Ben kuyuda olmasaydım bizim ikimizi de yakalayacaklardı. Benim bedenimde eksik olmadığına göre muhtemelen beni kurban edeceklerdi. Tanrının bize yaşattığı her şeyde bir hayır vardır.

23 Ekim 2014 Perşembe

+ DURUGÖRÜ ÖZELLİĞİMİZ


                                                           
 
                DURUGÖRÜ ÖZELLİĞİMİZ

 

Siz mağazada alışveriş yaptığınızda satın almak istediğinizin sizde nasıl oturacağını veya bu yiyecek ise ürünün nasıl tat vereceğini düşünüp hayal ettiğinizde durugörü özelliğinizi harekete geçiriyorsunuz. Bir problemi çözmek için kişilere danışmak gerekli olduğunu düşündüğünüzde tanıdıklarınızı gözden geçirdiğinizde siz yine üçüncü gözü çalıştırıyorsunuz. Siz günlük yaşantınızda farkında olmadan hep durugörüyle meşgulsünüz aslında. Sadece çoğumuz durugörünün gözle görmek olduğunu sanıyor ve üçüncü gözün bir kazanın ( şimşek  çaktı, ölümden döndü) sonucunda açıldığını düşünüyoruz. Durugörü görmek demektir, fakat fiziksel gözle değil. İçsel gözle görmek demektir.  Yani siz zihninizle görürsünüz. Günlük yaşantınızda  bazı insanlardan hoşlanmazsınız. Ortada bir yanlış yoktur, ama size bu kişi itici gelebiliyor, sevmezsiniz, ondan negatif enerji alırsınız. Böyle durumlarda sizin durugörü özelliğiniz harekete geçmiştir ve kendinize güvenmeniz lazımdır. Durugörü geliştikçe siz karşınızdaki insanın enerjisini anında hissedersiniz, onun aurasını görebilirsiniz, kalbini okursunuz.  Peki durugörü mekanizmasının çalışması neyle bağlıdır? Genelde hayal etmekle. Hayallerin boş şey olduğunu düşünen insanlar, genellikle erkeler,  durugörüden de yoksun olurlar. Bazı kişiler en ufak bir şeyi bile, mesela elmayı, hayal edemezler, tıkanırlar.  Çünkü hayal etmenin utanç verici ve değersiz bir şey olduğunun kanısındadırlar.  
Şimdi bir arkadaşınızın yanınızda olduğunu hayal edin. O canlı karşınızda oturup sizinle konuşmaya hazırdır, sorularınıza cevap vermeye hazırdır. Yaptığınız şey durugörü demektir. Bu yeteneğe sahip kişileri biz mistik özelliklerle donatıp abartıyoruz, onları başka dünyadan olduklarını sanıyoruz.  Gerçekte bu kişilerde  insanın doğasında bulunan özellik daha güçlü şekilde belirlenmiş ve ön plana çıkmıştır. Onun yapısı, genetiği buna daha çok müsaittir.

Bu özellikleri siz de geliştire bilirsiniz, sadece bunun için daha fazla çalışmanız gerekecektir. Bu işin de teknikleri vardır ve literatürde bize sunulmaktadır. Bunlardan birisi- bir noktaya bir süre odaklanmaktır. Gözünüzü kırpmadan bir noktaya baktığınızda renkler ve şekiller görebilirsiniz. Ama bu görüntüler önemli değiller.
Burada amaç  içsel monoloğu durdurup zihni susturmaktır. Zihni susturmakla biz hafif transa giriyoruz.

Hepimizin beyninde içsel ekran bulunuyor. İmajine ettiğiniz şeyler o ekranda görünüyor. Transa girip gözlerimizi kapattığımızda o ekran harekete geçer ve bize görüntü verir. İçsel ekranı çalıştırmak için, onun farkına varmanız için size birkaç egzersiz sunuyorum.

1.Bir eşyaya odaklanma. Basit bir eşyaya odaklanın, onun ayrıntılarını değil, bütününü algılamaya çalışın. Sonra gözlerinizi kapatıp aklınızda beyaz bir boşluğun içinde o eşyayı canlandırın. Burada maksat o beyaz boşluğu görebilmektir, onu gördüğünüzde bu egzersizi bırakabilirsiniz.

2.Kağıtlar.  Egzersizin amacı içsel ekranınızı harekete geçirmektir. Karton kartlara renkli kağıt parçalarını yapıştırın. Sonra kartonu elinize alıp rengi bulmaya ,hissetmeye çalışın. Aynı şeyi iskambil kağıtlarıyla yapabilirsiniz. Çalıştıkça daha çok doğruyu bulacağınıza şaşıracaksınız.

3.Düşünceyle başka yerlere gitmek. Bulunmadığınız bir yere gitmeyi deneyin. Bunu düşünce gücüyle, hayalinizde yapacaksınız. Mesela, arkadaşınızın evine. Kendinizi orada hissedin, neler görüyorsunuz, arkadaşınız ne yapıyor, ne düşünüyor. 

4. Başka birisini tarama. Sizin içsel aleminiz sizin evinizdir. Burada duygularınız, en gizli istekleriniz ve düşünceleriniz saklıdır. Herkesin böyle bir evi vardır. Siz başkasının evine izinsiz girip baktığınızda bilin ki, aynı şekilde sizin de evinize girilebilir. İzin almak her zaman sizin için daha iyidir. Kendi dünyanızı temiz tutmaya çalışın, evinizin köşelerini, bodrumunu temizleyin. Başka bir kişiye odaklandığınız zaman sizin aranızda bir kanal oluştuğunu düşünün. Bu kanalın yardımıyla taradığınız kişi hakkında istediğiniz bilgiye ulaşırsınız. Durugörü yeteneğiniz iyi bir seviyede ise onun yaşadığı evin duvar kağıdının rengini bile görebilirsiniz.  Kişinin aurasını, kurduğu bağları, blokajları görebilirsiniz. Tarama esnasında bu bağlara ve blokajlara asla dokunmamalısınız. Blokaj  çözümleme işi o kadar da kolay değildir, uzun ve dikkatli çalışma ister. Biz blokajları tehlikeden korunma amacıyla yaratıyoruz. Her blokajın gerisinde enerji birikimi vardır. Blokaj kalktığında bu enerji akımına hazır olmalıyız, yoksa  güçlü akımın bizi nereye götüreceği belli olmaz.  Bu egzersizi yakın çevrenizden izin alarak yapabilirsiniz.

 

 

 

 

21 Ekim 2014 Salı

+ ÜÇÜNCÜ GÖZ


                                                                                      
 
              Üçüncü göz

Üçüncü göz alnın merkezinde iki kaşın arasında Adjna çakrada ( insanın 6-enerji merkezinde) yerleşiyor. Üçüncü gözün açık olması kişinin durugörü yeteneğine, bazı olağanüstü özelliklere sahip olması demektir.

 Üçüncü gözü açmak ve durugörü yeteneklerini elde etme konuları her zaman insanların ilgisini çekmiştir. Durugörü mekanizmasına bir göz atalım ve onun nasıl çalıştığına bakalım.

Durugörü yeteneğine sahip  kişi şimdiyi, geçmişi, geleceği-istenilen ne varsa, görür. Böyle birisi olaylar, durumlar, insanlar, prosesler ve objeler hakkında gereken bilgiyi fiziksel yolla almak mümkün olmadığında başka yollarla alabiliyor. Burada söylemek gerekiyor ki, durugörü yeteneği kişiye göre değişiyor, farklı yollarla çalışıyor. Durugörü bir tek görme algısıyla bağlı değildir, burada ,duyma ve bilme gibi algılayış şekilleri de yer alıyorlar. Bazıları görmezler, tabi burada içsel görmeden bahsediyorum, sadece duyarlar, bazıları bilirler. Bana ‘bilmek ‘ daha yakın olduğundan onun nasıl çalıştığını anlatım. Bilmediğim ve bilemeyeceğim bir olay veya durum hakkında birdenbire içimde kesin bilgi oluşuyor. ‘Bu böyledir’, ben biliyorum. Biliyorum. Eminim. Bu eminlik duygusu neye dayalıdır, neden oluştu, nereden geldi –bilemem, açıklama yok.  Ama hiç yanılmadım. Biliyorum duygusu içime sezdiği halde hatam sıfır oldu. Bildiğim her zaman doğru çıktı. Fakat kendi düşüncemle, mantığımla ileri sürdüğüm varsayımlarda yanıldığım çok oldu. Hatırlasanız siz de hayatınızda bazı şeyleri bilmişsiniz, görmüşsünüz. Sezmişsiniz. Yanılmadığınız kesin bilgiler edinmişsiniz. Bu doğal bir durum aslında. Çünkü durugörü yeteneği hepimizde az veya çok vardır. Bu bizim doğamıza has özelliktir. Sadece çoğumuz bunun farkında değiliz veya farkında olmak istemiyoruz. Bazıları üçüncü göz olayını içten ret ederler, saçmalık derler ve bu  özelliklerini tamamen kapatırlar. Çoğumuz ise farkında olmadan durugörü özelliğimizi günlük hayatımızda kullanıyoruz. Kadınlar özellikle bunu sık yaparlar. Mesela bir kadın iş yerinde evde bıraktığı çocuklarını düşünerek onların yüzlerini göz önüne getirip, evin içinde dolaşıp her şeyin yolunda olduğunu hayal ettiğinde o durugörü özelliğini kullanıyor demektir.

Size burada zamanında bana ilginç gözüken bir olayı anlatayım. Ben bir kadının hayat hikayesini örnek alarak  roman yazmaya kalkıştım. Sovyet döneminde Azerbaycan’da yaşamış , Stalin rejiminin kurbanı olmuş, sürgün edilmiş, eşini kaybetmiş, çocukları elinden alınmış  kadının hayat öyküsü  beni çok etkilemişti. Ben hikayede hayli ilerledikten sonra gerçekte neler olduğunu merak ettim. Çünkü böyle bir kadın yakın geçmişte yaşamıştı, ben gerçekleri kaleme alıp süslemek istiyordum, ama yaşananları da bilmek zorundaydım. Bu maksatla bir araştırmacı gazetecinin bu kadınla zamanında yaptığı röportajı okudum, onun hakkında topladığı bilgilerle tanık oldum. Ne kadar şaşırdığımı size anlatamam! Ben bu kadının yaşadıklarını , rüyasını, onu sorguya çekmiş komiserin boyunu, görünüşünü, kel olduğunu, onların konuştuklarını, ilk evladının ismini- ama her şeyi bilmişim! Ben kadının yaşadıklarından o kadar etkilenmiştim ki, ona odaklanıp yazdığımda gözümün önüne gelen resimler gerçekten yaşananlarmış. Hayal ürünü sandığım şeyler gerçeğin yansımasıymış! Hayalimde dolaşıp o kadının yaşadıklarını kaleme alıp canlandırmak istediğimde ben durugörüyle meşgul olmuşum, ama farkında olmadan tabi! Canlılık adına uydurduğum detayların ve ayrıntıların hepsi gerçekmiş! Demek ki, Zaman ve Mekan olmaksızın bir yerlerde bilgiler saklıdır ve biz oralara niyetimizle ulaşabiliyoruz. 
Demek ki, durugörü yeteneğini geliştirmek, üçüncü gözü açmak sadece bizde olanı yüze çıkarmak anlamına geliyor.  Bunun da farklı teknikleri vardır. Bu teknikleri öğrendiğimizde bilmeliyiz ki, biz bizde olanı öğreniyoruz. (devamı var...)

 

 


                                                                                            ŞİVA PURANA



Dharma ne demektir? Dharma  ödev demektir. İnsanın hayatta ödevi nedir?  Yaratılışının amacını yerine getirmektir.

Her insanın hayatında kendine özgü dharması vardır. Bir annenin dharması çocuğuna bakmaktır, onunla ve ailesiyle ilgilenmektir. Bir  babanın da dharması ailesiyle ilgilenmektir, biraz farklı tabi-o çalışıp ailesinin geçimini sağlamalıdır.

Ama en önemlisi insanın kendi dharmasını kabul etmesidir-yaptığın iş senin dharmandır. Sizi Allah nereye yerleştirse bunda bir amaç vardır. Bunu kabul etmeği öğrenmeliyiz. Ve siz her şeyi kabul etmeyi öğrendiğinizde, yaptığınız işi sevmeyi öğrendiğinizde Allah'ın adaletini göreceksiniz. Bu kabul ediniş ve teslimiyettir. Ve siz küçük dharmayı kabul ettiğinizde size hayatınızın gerçek amacı-büyük dharma açılacaktır.

Neden Allah küçük işlerin üstesinden gelmeyene büyük işleri  havale etsin ki? Bundan dolayı hayatın küçük ayrıntılarını kabul etmeniz gerekiyor ki, Allah yaşamınızın gerçek dharmasını size açsın ve sizi doğru yola çıkarsın. Hayatta da böyle oluyor. Biliyorsunuz, insanlar ruhsal yolculuğa girdiklerinde çalıştıkları işi değiştirme gerekliğini duyarlar. Bundan önce ofiste, şirkette çalıştıkları halde artık medyum, şifacı olmayı düşünürler. Anlıyor musunuz? Büyük  aşama  elde etmek isterler. Fakat böyle olmuyor.
Biz kendi aklımızla, şuurumuzla gerçek dharmamızı bilemeyiz. Allah sizi yöneltecektir. O sizi hazırlayacaktır. O sizi bir yerden o birisine atlamaya mecbur kılmaz. O size şifacı olma duygusunu yerleştirse elbette siz şifacı olursunuz. Ama bunun için sizin çalışmanız gerekecek, adım adım ilerlemeniz gerekecektir. Öğrenmek için ise siz bulunduğunuz yeri kabul etmelisiniz. Bunun için büyük sıçramalardan kaçının. Kişi bir anda büyük  basamağı  atladığında bundan iyi bir sonuç alamıyor. Siz buna dikkat ettiniz mi? Kişi büyük sıçrama yaptığında orada hayat yoktur, orada boş delik oluşmuştur. Her şeyi öğrenmek lazım ; adım adım. Bu adımlarla ilerlemenin adı dharmadır

7 Ekim 2014 Salı

+ ZERDÜŞT ENERJİ SİSTEMİNİN DİĞER KANALLARI


Zerdüşt enerji  sisteminin diğer kanalları.

  Zerdüşt enerjilerine inisiye olmadan onları kullanmak sakıncalıdır. Bundan dolayı enerjilerin sembollerini burada vermiyorum. Zerdüşt kanalları yaşantımızda  farklı sorunları çözmeye yardımcı oluyorlar ve sebep-sonuç ilişkileriyle çalışırlar. Daha önce söylediğim gibi enerjiler ateş ve tütsüyle çalışıyorlar, alıştırma döneminde evde hep ateşin bulunması gerekiyor.  İnisiye olduktan sonra her kanalı ayrıca çalışmak lazım, bu alıştırma dönemidir ve alıştırma sürecinde kanaldan bir şey istenilmez.  Alıştırma döneminde kanallarla sadece ilişki-bağ kuruluyor.  Zerdüşt enerjileriyle çalışma tekniğinin temelinde sadece sevgi vardır-ne kadar sevgi verirsiniz o kadarını alırsınız. Dileğiniz içten ve samimi dile getirilmeli ve tabi ki genel yaşam planınıza uyup gerçekçi olmalıdır. Mesela, siz bir şirkette satış elemanı olarak çalıştığınızda Amerika  Cumhurbaşkanı olma dileğinde bulunamazsınız. Ama  kariyerinizde bir kaç basamak yükselmeyi niyet edebilirsiniz.  Dileğin gerçekleşme süreci iki saatten  iki aya kadardır deniliyor, ama pratikte daha fazla zaman alabiliyor.

                                                                           MİRİH
 
Zerdüşt enerji sisteminin sıradaki kanalı Mirih’dir. Mirih kanalı karşıt güçlerin birleşmesini temsil eder. Mirih gücün, azmin enerjisidir . Bu güç bir şeyleri yok etmeye, dağıtmaya ve aynı zamanda kurmaya , toplamaya yarar. Mirih  engelleri dağıtıp yok eder ve yeniliğe yol açar. Mirih birleştirir ve ayırır, dağıtır ve toplar, gereksiz bağları koparıp atar. Varlıktan, negatif enerjilerden arındırmakta çok etkilidir. Mirih'in yardımıyla siz kendi kalıplarınızı kırabilirsiniz, sizi engelleyen şeylerden kurtulursunuz. Mirih küçük bebeklerin uykusunu korur.

 
 
 
 
ANAHİTA, NAHİT

Anahita kocaman beyaz kuştur ve yuva sorunlarıyla ilgileniyor. Yuvayı kurma, koruma, sağlıklı yavruları dünyaya getirme onun işidir. Anahita kanalı doğurganlıkla, bolluk bereketle alakalıdır : Ailede huzuru, mutluluğu, bolluğu, bereketi sağlar. Anahita enerjisi kadın doğum problemlerinde etkilidir. Kadınlara gebe kalmakta, sağlıklı bebek doğurmakta, doğum yapmakta yardım eder. Şifacı kısırlık problemi olan kadınla çalıştığında Anahita ona konuyla ilgili vizyon gösteriyor. Kadının kısmetinde bebek varsa şifacı onu kucağında bir bebekle görür, yok ise- eli boş görüyor. Anahita sevgi enerjisidir. Ailede gerginliği dengeler, sorunları ortadan kaldırır ve huzuru, mutluluğu getirir. Tüm hastalıklarda yardımcı oluyor.

YEDİNE

Zerdüşt kanalı Yedine kalkana benzetiliyor ve gerçekten koruyucu kanaldır. Yedine hayatın her alanında her yerde insanı korur. Yedine fobilere iyi geliyor. Yolda, seyahatte bizi her türlü tehlikelerden korur. Yedine enerji blokajlarını çözümler, kişiliği güçlendirir, endişe ve korkulardan kurtulup özgüveni kazanmaya yardımcı oluyor. Yedine en ağır hastalıklarda bile yardımcı olabiliyor, hücre belleğini ve bilgisini aktif hale getiriyor.

MAH
Mah kanalı dişi enerjiyi temsil ediyor. Psikolojik bozukluklarda, şizofrenide kullanılıyor.

DEYEN

Deyen ateş enerjisidir. Deyen güçlü kanaldır ve geniş etki alanına sahiptir. O tüm engelleri yok eder, yakıp geçer. Kanalın enerjisi içsel dengeyi kurmaya yardım eder,  nötr olmayı sağlar. Deyen agresifliği, nefreti, kini, negatifi yakar. Bilinçaltı negatif blokajlar, kompleksler ve korkular bu enerjinin etkisinde eriyip gider. Deyen'in yardımıyla depresyondan çıkabiliriz. Deyen'in sıcak yakıcı enerjisi  büyüden ve nazardan arınmaya yardımcı  oluyor.
Deyen mekanı arındırmakta çok etkilidir.
Kanal irade merkeziyle çalışıyor. İrade harekete geçtiğinde  insanın özgüveni  yükseliyor, kuşkular ve korkular yok oluyor. Kişi kendi yolunu görüyor ve bu yolda ilerlemek için Deyen’le gerekli enerjiye sahip oluyor.

EŞMA kanalı ikili ilişkilerde, cinsellikle ilgili problemlerde kullanılıyor.

1 Ekim 2014 Çarşamba

+ Zerdüşt enerjisi HUBBİ








               Zerdüşt enerjisi Hubbi

Zerdüşt  Egrogorunun enerjileriyle sizi tanıştırmaya devam ediyorum.  Bugünkü konumuz Hubbi'dir. 
 

Hayatımız seçimlerden, aldığımız kararlardan ve değişimlerden ibarettir.  Bazen yaptığımız planı, tuttuğumuz yönü değiştirmek gerekiyor. Bazen ilerlemek için herşeyi geride bırakıp özgürleşmek gerekir. Fakat bu o kadar da kolay değil, çünkü eski alışık ortamımız ( düşüncemiz, bakış açımız, değerimiz) bizim için daha konforludur. Yeni ve bilinmeyen şeyler bizi her zaman korkutuyorlar. Belirsizlik korkusu bize yeniliye doğru adım atmaktan alıkoyuyor, biz aynı yerde  dönüp duruyoruz ve problemler yaşıyoruz.  Oysa hayat hareket demektir , durağanlık değil. Bu konuda Hubbi kanalı bize  yardımcı oluyor. Hubbi enerjisi  canlılığı, hareketi, yeniliği  destekliyor.Hubbi’nin yardımıyla kişi yeni projelere sağlam adımlarla başlaya biliyor. Kanal Hubbi gelişimin yolunda engel oluşturan eski ve fazlalık olan herşeyden kurtulmayı öğretiyor. Hubbi içimizdeki akıcılığı, hafifliği ve esnekliği yüze çıkarıyor. Hubbi enerjisi  şifalı su gibi yaşantımızdan akıyor ve sezgilerimizi, anlayışımızı genişletiyor.

Hubbi kanalı ve ilişkiler

İlişkilerde, özellikle yakın ilişkilerde bazen kilitlenme noktasına geliriz. Can sıkıcı monotonluk ilişkiyi yıpratıyor, şüphelere, çelişkilere yol açıyor. Hataların, kırılmaların , suçlamaların kısır döngüsünden çıkmayı herkez başaramıyor. Nasıl yıpranmış ilişkiyi dönüştüre ve değiştire biliriz? Eski hatalardan, alışkanlıklardan nasıl kurtuluruz? Bu soruların cevabı Hubbi kanalıyla çalıştığınızda gelir. Hubbi hayatınızda sıcak ve  ışıklı anlar yaratır. Kısa zamanda  Hubbi uzun zaman sizi yıpratan sorunları çözer  ve ilişkiniz yeni aşama kazanır, yeni şekile girer, canlanır ve hayat bulur.

Hubbi kanalı ve iş hayatı

Sürekli değişim içinde olan Dünyada yaşadığımıza göre iş hayatında da değişimlere açık olmak gerekiyor. Geçmiş planlar ve stratejiler bir yerden sonra etkili olamaya bilirler. Yeni metotlara ve idealara açık olmakla başarılı adımlar atabiliriz. İş hayatında esneklik ve çeviklik önemli hususlardır. Hubbi kanalıyla çalıştığınızda esnekliği ve akıcılığı kazanırsınız, doğru zamanda  doğru kararlar verirsiniz.

Hubbi ve kişisel gelişim

Gelişim her zaman devrelerle gerçekleşir. Çok yükseklere ulaştığınızdan sonra düişüşler yaşarız ve sonra yeniden yükseliriz. Bu devrelerde yaşamanız gereken şeyler  vardır.  Bazen geçit dönemlerinde acı çekeriz, yolumuzu kaybederiz, yaptığımız her şeyin nafile olduğu fikrine kapılırz. Bu dönemler bazı kişilerde uzun sürebilir, kişi olduğu yerde tıkanıp kalır. Birey sistemin dişlisi olarak kalır, kendi idealarından, arzularından vazgeçer.

Zerdüşt kanalı Hubbi’yle insan ilerlemek için ek enerji kaynağına bağlanıyor, ağır dönemleri, geçitleri  atlatmaya enerji kazanıyor. Hubbi’nin en büyük özelliği akıcılıktır, o su gibi akıp gider , engellerden ve taşlardan süzülüp yolunu bulur. Kişisel gelişim yolunda Hubbi enerjisi bize engelleri aşıp yolumuzu devam etmeykte yardım eder, yolumuzu aydınlatır  .