21 Mayıs 2014 Çarşamba

+ RUHUMUZUN DENEYİMLERİ


                           









                                                                                           
                                                                     Ruhumuzun deneyimleri


 Biz genelde bütün ve güçlü kişiliğe sahip olmak isteriz, fakat hepimiz içimizde farklı kişilikleri barındırıyoruz. Bu kişiliklerin farklı davranış biçimleri, amaçları, değerleri vardır. Kişilikler bizim yansımalarımızdır veya parçalarımız, onların aracılığıyla biz kendimizle, başkalarıyla, dünyayla temas ederiz. Kişiliğin özünü onun bakış açısı ve ulaşmak istediği amaç belirler. Kişilikler “ Ben” in farklı amaçlara hizmet eden yansımalarıdır, diye biliriz.
Kişilik- ebeveyn, çocuk, amca, doktor, öğretmen, asker, başarılı iş adamı, kahraman ve s. olabilir. Günlük hayatımızda insanlar sürekli kişilik değiştirirler, bir kişilikten başkasına geçit hızlı ve kolay oluyor. Mesela, bir doktor iş yerinde hastalarla, iş arkadaşlarıyla temas ettiğinde, güncel iş problemlerini konuştuğunda doktor kimliğinde oluyor.  İş çıkışı arabayla eve döndüğünde o sürücüdür: trafiğe dikkat eder, trafik yasalarına uymaya çalışır. Evine girdiğinde o artık eş kişiliğine girer, çocuğuyla konuştuğunda o baba olur. Annesiyle telefonla konuştuğunda o artık çocuk, evlat kişiliğine girer.
 Kişi istem dışı bir kişilikte kaldığı zaman, başka kişiliklere kolay geçit yapamadığı durumda problem yaşar, hayatı olumsuz şekilde etkilenir. Bazı insanlar bir kişilikte hapsolunup kala biliyorlar bu da yaşamlarında zorluklara yol açıyor. Mesela, misal getirdiğimiz doktor çocuk kişiliğinde kalmayı sürdürseydi kendi başına kararlar vermekte zorlanacaktı, başkalarından yardım isterdi ve ciddi sorumluluk gerektiren doktorluk mesleğinde başarılı olamazdı. Böyle birisi toplumda gerekli yerini tutamaz, maksadını elde edemez, endişe ve pişmanlık içinde yaşar ve iyi eş, baba olması da mümkün değildir.
Kişilik değiştirmenin başka zorluğu ise insanın duruma uygun kişiliğe girmesinde zorlanmasıdır. Normal durumda yüksek Benliğimiz kişiliklerimizi kontrol eder, bizim bir yansımamız bizden güçlü olmamalıdır.
Olgun insan gerekli kişiliğe girip oradan çıkmayı da başarmalıdır. Bunu bilmemiz gerekiyor:
Kişiliğin kendi amacı vardır.
Kişiliğin kendine özgü ruhu vardır
Kişiliğin belirli davranış biçimi vardır.
Bunu anladığımızda problemlerimizin de temelinde kişiliğin olduğunu görürüz. Kişilik değer ve maksattan oluşur. Bakış açısı, değer ve istenilen amaç. Bir kişilik her zaman bir maksada hizmet eder. Bu o demektir ki, bir problemi çözmek istediğimizde onu oluşturan kişiliği belirlememiz lazım. Kişiliğin bir amacı olabilir, birkaç amaç varsa birkaç kişilik de vardır demek ki. Bir problemle çalıştığınızda kişiliğin amacını anladığınız zaman kişilik de yok olacaktır ve hayatınızı uzun zaman zorlaştıran bir problemden kurtulacaksınız.
 Kişilik çalışmasını daha iyi anlamamız için ruhsal teorilere başvurmamız gerekir. Görünmez, hacmi, mekânı ve zamanı olamayan Ruh Fiziksel Evrende deneyimler yaşayabilir, daha doğrusu yaşamak ister. Bu deneyimleri kişilik vasıtasıyla gerçekleştirir. Deneyim bizim için trajedi ve ya olumsuzluk gibi gözükse de Ruh için bu sadece deneyimdir. Ruh sanatta, bilimde büyük başarılar denetimlediğinde insan rahatsızlık duymuyor,  gayet memnun oluyor. Ama Ruh amacı doğrultusunda hastalıkla,  dramatik olaylarla, bağımlılıkla deneyim yaşadığında insan perişan oluyor, sarsıntı yaşıyor ve kendini kurban rolünde görüyor.
Kısacası Ruh için her zaman olumlu maksat vardır- deneyim. Ruhsal gelişim birçok deneyimi yaşamaktan geçer. Bu deneyimler zor olduğunda biz onları hafifletmeğe, atlatmaya çalışırız, ruhsal arayışlara gireriz.
Ruh deneyime karar verdiği anda bakış açısını ve amacı seçer. Yaşanan problemin temelinde bu kararı alıp amaca ulaşmak isteyen kişilik vardır. Biz olumsuzluk yaşarız, bu olumsuzluğun enerji alanı vardır, bu sebeple çalışmalarda kişiliği tespit etmek zordur. Bundan dolayı ruhsal çalışmalarda fiziksel tepkilerden başlarız, tepkileri açığa çıkarıp kişiliğe yaklaşa biliriz.

“ Sen şimdi nasıl birisisin? Ne yapmayı düşünüyorsun? Amacın nedir?” soruları bizi problemin çözüm noktasına, kişiliğe ve onun verdiği karara yaklaştırır. Kişi problemi canlandırıp yaşadığında fiziksel tepkilere dikkat eder. Daha sonra bu soruların cevabını arar. Karar ve amaç ortaya çıktığında problem de çözülür.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder