BEŞİNCİ ÇAKRA-VİŞUDDHA
Element- Işık
Renk- Mavi
Bedensel yönleri-
boğaz, ağız, boyun
İçgüdü- kendini
ifade etme
Psikolojik
yönleri: hayaller, yaratıcılık, temas etme, inanç
Bezler: Tiroid ve Paratiroid bezleri
Kaynak: kişisel
güç, irade, inanç

Beşinci çakra boğazın
altında yatan boşlukta yerleşiyor ve Tiroid beziyle ilişkilidir. Tiroid bezi organizmadaki
metabolizmanın hızını ve vitamin
depolanmasını denetliyor, kilomuzu belirliyor.
Sanskritçe çakranın adı “vişudha”dır: “temiz, pak” anlamına
geliyor.
Bin beş yüz yıl
bundan önce Patanjali tarafından yazılmış kadim Yoga metninde diyor ki, kim bu
ışıldayan merkezi uyandırsa “siddhi”- olağanüstü güç elde eder. Sıra dışı
yetenekler ortaya çıkar: görünmez olma,
geçmişe gitme ve geleceği seçme gibi özellikler.
Beşinci çakra-psişik merkezdir, o duru görüden, duru
işitmeden, telepatiden ve sezgilerden sorumludur. Beşinci çakranın bozukluğu
hoş olmayan psikolojik problemlere yol açar: böyle insanlar gerçeklik ve düşler
arasında git gel yaşarlar ve nevroz, psikoz gibi hastalıklara kapılırlar.
Beşinci çakrası bozuk olan kişinin fantezileri gerçek dünyaya yansır ve o
bunları ayırt etmekte zorluk çeker. Uyku bozukluğu da sık rastlanıyor.
Yaş bakış açısından bu çakra 28-35 arasını temsil ediyor,
kişinin dünyada artık iz bıraktığı zamanı. Çakra dengede ve temiz olunca kişi
seçtiği işte başarılı oluyor, uzmanlaşıyor. Kişinin deneyimleri ve bilgisi onun
toplumda yerini belirliyor. Beşinci çakra geleceği görme yetisini bize armağan
ediyor. İnsan nasıl olmak istediğini imgeliyor: o sınırsız potansiyeli
hissetmeye başlıyor. Bu merkez kişinin kendisiyle yüzleşmeye yardımcı oluyor, kişi
iç dünyasını ilk defa izleye biliyor.
Beşinci çakra içimize yolculuk etmeye yardımcı oluyor, biz nasıl yapıldığımızı
öğreniyoruz. Kişi kendi duygusal, psikolojik ve ruhsal sözcüğünü yaratmaya
başlıyor. Bu ruhsal sözcük 6 çakrayada genişliyor, insan kendi içinde dünyasını
değiştirecek şeyleri buluyor. Beşinci çakra Dünyaya geniş bakış açısının
başladığı yerdir. İnsan kendini tüm insanlıkla özdeştirmeye başlıyor, milliyet
ve renk ayırt etmiyor. Birinci çakrada insanın kişiliği anne ile
belirleniyordu, ikinci çakrada- aile ve çevreyle. Üçüncü çakrada o ebeveynlerine
isyan etti ve yaşıtlarıyla bir oldu, dördüncü çakrada kendini milliyetle ve
kültürle özdeştirdi, beşinci çakrada ise o nihayet Gezegenin insanı oldu.
Beşinci çakra kalbe duygularını ifade etmekte yardımcı
oluyor. Bu merkezde dört element- toprak, su, ateş, hava- saf enerjide
birleşiyorlar, bu enerji bizim hayallerimizin matriksi oluyor. Boğaz çakrası bu
matriksi açıyor ve biz dünyamızı kurmaya başlıyoruz.
Uyanmış boğaz çakrası bize hayatta yürümemizi sağlıyor.
Hepimizin hayatında her şeyin ters gittiği günler oluyor : sanki her şey bize
karşı çalışır, trafikte hep kırmızı ışık yanar, her şey elimizden düşer.
Hayatla ayni hizada yürümek için boğaz çakrasını arındırmak lazım, o zaman
Evren yüzümüze gülmeye başlar. Beşinci çakra alt çakralar için tütsü borusu
gibidir, temel çakranın toprağa gönderemediği enerjiler buradan geçer.
Boğaz çakrasının negatif yansıması bizim kendi bilgimizle
zehirlenmemizdir. Böyle insanlar konuşmada karşı tarafı dinlemezler. Kendi
doğrultusunu bilmek ve sergilemek onlar için ilişki kurmaktan daha önemlidir.
Beşinci çakranın tehlikesi odur ki, insan kendi manevi açılımlarını dogma zan
eder.
Sıradan insanda beşinci çakra boru gibi çalışır: alt
çakraların atıklarını dışarı vuruyor.
Çoğunluk dili alt
çakraların duygularını ifade etmek için kullanıyor.
İnsan kendi ruhsallığını ve psikolojisini fark etmeye
başladığında beşinci çakra güçleniyor ve dengeye geliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder