Aynı yeryüzünü sarmış güç akımları çizgilerine benzer insan
teninde de enerji akımları-meridyenler vardır. Bunlar akupunktur noktalarında
(bunlara minik çakralar diye biliriz) birleşiyorlar. Enerji meridyenleri
işlevleriyle ayni kan dolaşım sistemine benzerler. Bunlar parlak Enerji Alanının
arterleri ve damarlarıdırlar. Amerika’nın Kızılderili şifacıları bu
meridyenlere ışıldayan enerji bedeninin“ışık nehirleri” derler. Mistik
literatürde insan Enerji Alanını gören insanlar hakkında bir çok hikaye bula
bilirsiniz. Peru’nun Güneyinde küçük kasaba vardır -“Kavaçi”-“görenlerin şehri”
Burada küçük yaşlardan insanları her şeyde “ışığı “ görme özelliğini
geliştiriyorlardı. Her insanın doğasında ışığı, enerji akımlarını görme
yeteneği vardır, fakat biz maddesel gerçekliğe odaklanarak bu yetimizi kayıp
ederiz.
Çakralar Işıldayan Enerji Alanının işlev organlarıdırlar.
Çakralar bedenden birkaç santim dışarıda girdaplar halinde dönen koni şeklinde
yapılanmalardır. Bunların ucu omurgaya girer ve ana dikey güç akımıyla temas
eder. Çakralar dönerek enerji bedeninin ışıldayan maddesini içeri çekerler ve
insanı. ruhsal, duygusal, yaratıcı besinle temin ederler. Çakralar geçmiş
travmalar, stresler hakkında bilgiyi enerji alanına yüklerler, enerji alanı bu
bilgileri kayıt eder.
Çakralar bizim nörofizyolojimizle direk bağlıdırlar, bizim fiziksel ve duygusal
halimizi denetlerler. Ayni zamanda çakralar endokrin sistemini de kontrol eder, bizim
davranışlarımızı etkilerler.
Işıldayan Enerji alanı bize şifa verecek ve ya bizi olumsuz
etkileyecek bilgiler taşır. Enerji Alanı DNA ‘ya benzer: DNA’nın ikili
sarmasında uzun ömrün formülü ve sağlık durumu yatar. Bunlar bizim
organizmamızın haritasıdırlar, fakat bu çizilmiş plan durağan değildir, onun
değişme özelliği vardır: biz onu kötü ve
ya iyi duygularımızla değiştire biliriz. Çözülmemiş psikolojik ve ruhsal
problemler Enerji Alanında hoş gözükmeyen, çirkin çizgilerle iz bırakırlar.
Ruhsal çalışmalarla elde edinmiş huzur ve denge Işıldayan Enerji Alanının en derin
katmanlarına işler ve bizim ruhumuzu
yeniler.
Bizim anne rahminde bulunduğumuzda artık hazır kişisel
yapılanma haritamızda bizim geçmiş yaşamlardan kayıtlarımız vardır: biz nasıl
sevdik, acı çektik, nasıl hastalandık, öldük.
Metafizik literatürde, genelde Doğu felsefesinde, bu kayıtlara, saklanmış bilgiye Karma denilir.
Bu karmik güçler hayatımıza devasa dalgalar şeklinde girerler, bizi alıp
sürüklerler, onlardan kurtulma yolu yoktur. Bu güçlerin etkisinde biz geçmişte
yaşadığımız davranışları tekrar ederiz ve olayları çağrıştırırız. Bu karmik
kayıtların Enerji Alanının neresinde olduğunu bilmek ve ya görmek çok önemelidir.
Biz onları sile bilsek birçok şeyi değiştire biliriz.
Enerji bedeninin en dış katmanında koruyucu katman vardır. O
gerçekten koruyucu işlev yapıyor, ayni bizim tenimiz bedenimizi kaplayıp
koruduğu gibi. Travmaların, hastalıkların izleri bu katmanda kalıyorlar, bu
izler aynı camın üzerine çizilmiş resimlere benzerler.. Mesela kronik
hastalıkla mücadele eden birisinin Enerji Alanında barışık sistemini etkileyen,
bastıran izler görmek mümkündür. Bu izleri silmeyince hastalığın iyileşmesi
yıllar ala bilir, kişi bu hastalığa hep yatkın kalır ve o biri hayatına taşır.
Düşünce-duygu katmanında oluşan kayıtlar insanın belli hayat tarzını sürdürmeye
sevk eder, belli ilişkiler kurmaya iter. Bu kayıtlar bizim duygusal hayatımızı
şekillendirir. Efir katmanındaki kayıtlar bizim fiziksel durumumuzu,
varoluşumuzu etkiler. Nedensel düzlem (ruh) bizim kaderimizi, hayat yolumuzun
karakterini belirler, ruhsal gelişimimizi denetler.
Enerji Alanında bulunan kayıtlar ayni bir bilgisayarın
hafızasında elektron mesaja benzer. Biz hard diski açıp içerisine baka biliriz,
ama burada ne bir harf, ne işaret ne de rakam görürüz, çünkü bilgisayarın dili
0 ve 1 den oluşan manyetik yazıdır. Işıldayan Enerji Alanının dili de
kodlanmıştır. Enerji alanında biz kayıtları koyu, durağan gölcükler gibi
görürüz (tabi görme yetimizi olunca). Harekete geçtiği zaman bu kayıt kendi
programını başlatıyor, gereken gücü Enerji Alnından temin ediyor. Programı
durdurmak mümkün değildir, o sanki dağdan akan güçlü sel gibidir, onun
istikametini değiştirip geri döndüremezsiniz. Bu durumda bize engelleri aşmak
ve müsait bir yerde duraklamak düşer.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder