13 Ocak 2014 Pazartesi

+ ÖZ GÜVEN


                               








                                                                                                                   
                    ÖZ-GÜVEN



Bir boksçu olduğunuzu ve önemli müsabakaya çıkacağınızı hayal edin. Rakibinizi tanımıyorsunuz, sizden güçlü ve ya zayıf olduğunu bilmiyorsunuz. Ama bu müsabaka sizin hayatınızın en önemli dövüşüdür. Sizin hayatınız, maddi durumunuz, şöhretiniz, geleceğiniz bu dövüşe bağlıdır.
Tabi siz heyecanlısınız. Heyecan bu durumlarda organizmanın doğal tepkisidir, önemli iş, görüş öncesi biz heyecanı yaşarız. Ringde heyecan önemli değil ve sonucu belirlemez. Sonucu belirleyen burada sizin ruh halinizdir. Burada iki ruh halinden söz ede biliriz.
Birincisi- korkak ve güvensiz insanın ruh halidir. Müsabaka başlamadan böyle birisi dövüşü kaybetmiştir. Onun kafasında bu tür düşünceler dolaşıyor : O benden hızlıdır! O benim burnumu kırar, yüzümü dağıtır! Bak ne büyük yumrukları vardır! O beni sakat bırakır, hayatımın sonuna kadar ilaçlarla yaşarım!” Sonuçta ne oluyor? Korku, panik ve tabi ki yenilgi.
Ama bu hayatınızın dövüşüne tamamen başka ruh haliyle gire bilirsiniz. Donatımınız, hazırlığınız, güçlü ve zayıf taraflarınız –hiç önemli değil. Sadece kendinize bunları söyleye bilirsiniz: Ben güçlüyüm! Ben kazanırım! Bu benim hayatımın dövüşüdür! Benim gücüm buna yeter, ben onu yok ederim.
Korku sporcunun iradesini paralize eder ve kazanma şansını ondan alır. Tam tersi özgüven ve zafere odaklanma boksçunun tüm gücünü ortaya koyar ve istenen sonuç alınır.
Korkak ve cesur insanların kanlarının kimyası bile farklı oluyor. Bilim adamları kriz ve korku yaşandığında insanın kanında korku hormonlarının oluştuğunu ispat etmişler. Bu hormon tüm organizmaya dağılıyor, organların ve sistemlerin işini zorlaştırıyor. Özgüven ve yüksek moral ayni şekilde organizmayı etkiliyor: başarı ve zafer hormonları kanla organları dolaşıyor.
Hayvanlar korku hormonlarını hissediyorlar, köpeklerin ve kurtların insanlara saldırmakta seçici davrandıklarını biliyoruz. Onlar daha çok paniklemiş, korkmuş kişiyi takip ederler.
Siz dersiniz ki, ring müsabakası misali sıradan insanlara uygun değildir. Ama ben diyorum ki, biz zaten hep ringdeyiz, her gün, her alanda savaşıyoruz. Güneşin altında yerimiz için savaşıyoruz. Zenginlik, başarı, şöhret – bunların uğruna hep dövüşmek gerekiyor. Tabi mecazi anlamda, ama özü yine de değişmez. Çünkü burada yenilgi- fakirlik, perişanlık, yalnızlık demektir.
Hayat mücadelesinde en büyük argümanımız bizim özgüvenimizdir.
Bu büyük gücün-Özgüvenin- kaynağı nedir? Çoğu insan güvenin parayla ve başarıyla bağlı olduğunu düşüne bilir. Gerçekten bazıları zengin, iyi yerlere gelmiş insanların özgüveni var diye düşünür. Ama bu büyük yanılgıdır. Hayatın gerçeği o ki, özgüven ne insanın tuttuğu mevkiyle, ne yaşadığı yerle, ne eğitimiyle ne de cebindeki parayla ilgilidir. Siz zengin birisiyle ve ya yüksek konumda memurla yarım saat konuşsanız onların  kaybetme korkularının olduğunu görürsünüz.
Özgüveni kazanmak için bilmemiz gerekiyor ki bu hususiyeti çalıştırmak gerekiyor, yani antrenman yapmak lazımdır. Özgüveni aynı kasları antrenman yaptığımız gibi çalıştırmak gerekiyor. Her gün özgüven çalışması yapıp onu gereken seviyede tutmak mümkündür.
Şimdi güvensizliği doğuran nedenleri araştıralım.
İlk eğitimden söz etmek gerekiyor. Çoğu kişi yüksek okul diplomalarına sahip olmadıklarından kendilerini güvensiz ve ikici sınıf vatandaş zan ederler. Ben burada eğitimin önemini ve hayatımızdaki rolünü düşürmek fikrinden çok uzağım( Kendim Doktora yapmış birisi olarak bunu söyleyemem). Ama eminim resmi diploma mutluluk, başarı ve zenginlik demek değildir. Size dünyaca ünlü ve başarının simgesi olan insanların resmi diplomaları olmadığını misal vere bilirim. Bu liste çok uzundur. Ama birkaç kişiyi size açıklayım: Amerikan otomobil sanayisinin kurulucusu Henry Ford, “Apples”şirketinin sahibi Steve Jobs, Soichiro Honda.
Güvensizliğin ikinci nedeni-parasızlıktır. Bu da büyük yanılgıdır, değeli okurum. Çoğu insan düşünüyor :”Benim param yoktur, benim geleceğe güvenim yoktur, olamaz.” Bu nedenle özgüvenini kaybetmiş insanlara dünya zenginlerinin biyografilerini okumaya öneriyorum. Günümüzün en zengin insanlarının %75 işe beş parasız, 0 sermayeyle başlamışlar. Günümüzde dünyada 17 milyon dolar milyoncusu vardır. Bu o demektir ki, fakirlik güvensizliği yaratmaz.
 Tam tersi parasızlık sizin özgüveninizi oluşturmak için geçerli nedendir. Zengin insan gevşeye bilir, fakir ise hep özgüveni üzerinde çalışması lazım. Ruhunuzun gücü ve özgüveniniz sizi başarıya ve refaha ulaştırır.
Özgüveni etkileyen başka bir şey de- dış görünüştür. Mesela fazla kilo güvensizliğe neden ola biliyor. Ama siz dünyaca ünlü politikacılara, milyonerlere, artistlere baksanız, onların arasında fazla kiloya sahip olan birçok kişi görürsünüz. Onlar kendi görünüşlerini kendilerine engel görmemişler, fazla kilo onların özgüvenini etkilememiştir. Mesela ünlü televizyon sunucusu Opra Winfy. Show programında ilk adımını attığında Winfy baya kiloluydu. O, şimdi de fazla kilosu vardır. Ama bu durum ona milyonlarca insanın kalbini kazanmaya ve 650 milyon dolara sahip olamaya engel olmadı!
Günümüzün ünlü matematikçisi Stephen Walkink hakkında bir başka makalemde yazmıştım. Onun engelli koltuğuna mahkum olduğunu, konuşma becerisini de kaybettiğini ve dünyayla iletişimini bir tek baş parmağıyla gerçekleştirdiğini her kez biliyor. Özgüven problemi yaşayan tüm insanlar için Walkink’in parlak ve dinamik hayatı ilham kaynağı olmalıdır.
Büyük insanların hayatı bizim için örnektir. Onlar insan ruhunun, özgüvenin nelere kadir olduğunu bize gösteriyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder