DEĞİŞEN KİMDİR?
Sizce bulunduğunuz durumu, eşinizle, arkadaşınızla,
annenizle, çocuğunuzla olan ilişkilerinizi, maaşınızı, evinizi sizin için
oluşturan kimdir? Kader mi? Karma mı?
Garip tesadüfler mi? Bu düşüncelerden birisi size uygun ise ayni dünyanızda,
aynı problemlerle yaşamayı devam ede bilirsiniz. Ama siz kendi hayatınızdan
kendinizi sorumlu tutma cesaretine sahipsiniz ise, demek ki değişime
hazırsınız. Biz başkalarıyla savaşıp onları değiştirmek yerine kendimizi
değiştirme yollarına girsek daha iyi sonuçlar elde ede biliriz. Bu değişim
sürecinden daha önceki makalelerimde konuşmuştum. Şimdi bu değişim tekniklerini
daha derinden incelememizi istiyorum. İlk önce bu soruya cevap bulalım.
Değişen kimdir?
Anlaşılır ki, sizsiniz. Peki, siz kimsiniz? Allah’ın kulu,
Evrenin geliştirdiği şuurlu canlı ve ya
enerji bedenlerine sahip olan ve hayattan hayata bazı bedenleri taşıyan ölümsüz
ruhsal varlık ?
Ama ben size daha
basit ama işimize son derece faydalı olan insan modelini sunmak istiyorum.
İnsanı yöneten genelde üç unsur vardır. Onun Zihni,
Duyguları, İçgüdüleri.
Siz şimdi bu makaleni okuduğunuzda sizin bedeninizi yöneten
nedir? Tabi ki zihniniz. Siz gayet normal bilgisayarınızdan ve
ya mobil telefondan bu blogu okuyorsunuz. Siz koşmuyorsunuz, hareket
etmiyorsunuz, dans etmiyorsunuz. Siz okuduğunuzu anlıyorsunuz, algılıyorsunuz-
bu zihninizin işidir.Zihin sizi şimdi yönetiyor, o bedeninizin sakin olmasını,
fazla hareket etmemesini ve sizin konsantre olmanızı ve bu metni okumanızı
emir ediyor. Peki, zihin bir şeyin okunmasında böyle davranmayı nereden
öğrenmiştir? Siz küçükken ana okula başladığınızda öğretmen size bir şeyi
okuduğunuzda, öğrendiğinizde nasıl davranmanızı size öğretmiştir. Yani size
bilgi aldığınız zaman nasıl davranmanız gerektiğine dair Program yüklenmiştir.
Ve siz şimdi bu programı kullanıyorsunuz. Peki, bu program nerede saklanmıştır?
Sizin hafızanızda. Siz ne zaman ve nasıl bu programı aldınız bilemezsiniz, ama
yeri geldiğinde- kullanırsınız.
Şimdi tüm bize yüklenen davranış programlarının Bilinçaltımızda
bir yerde toplandığını ve saklandığını kabul edelim. Şuan okuduğunuz şeylerin
sizin düşüncelerinize ve bakış açınıza çok ters gelen şeyler olduğunu var
sayalım. Ne yaparsınız? Kültürlü insan sadece bu sayfadan çıkar, ama daha duygusal
birisi içinden ve ya sesli küfür ede bilir, eleştirir, güler. Yani duygularına yol verir.
Şimdi bu arada sizi yöneten nedir? Duygularınız. Duygular
bedeninizi ele geçirdiğinde heyecanlanırsınız, bağırırsınız, el-kol hareketi
yaparsınız. Daha sonra kendinize geldiğinizde sakinleşirsiniz, pişman
olursunuz, Zihniniz yine yönetimi ele alır.
Devam edelim. Siz bir kitap okuyorsunuz, burnunuza bir koku
geldi, bu yangın kokusudur, siz hemen neyin yandığını öğrenmek için okumayı
bırakıp duman gelen yere koşarsınız, yangına son vermek için ve ya kendinizi
kurtarmak için harekete geçersiniz.
Burada sizi yöneten nedir? Sizin içgüdünüzdür. Yönetim onun
elinde ve bedeniniz onu dinleyecektir. Bizim sadece üç içgüdümüz vardır ve
onlar yaşantımızın farklı bölümlerini etkilerler. Biz onların etkisinde bazı
şeyleri yaparız ve yaptıklarımızda bize doğal görünür. Bu doğal gözüken
davranışlar sadece bizim içgüdülerimizin gerçekleşmesidir.
Demek ki, bizi yeri
gelince ZİHİN, DUYGU, İÇGÜDÜ yönetiyor.
Bunların her birisi zaman zaman yönetimi tamamen ele ala biliyor. Her insanın
kendisine uygun yönetim merkezi vardır.
Mantıklı, soğukkanlı insanlarda yönetimde Zihin oluyor,
duygusal ve ani çıkışlar yapan
insanlarda-Duygu başa geçer. Bazı insanların ise hayatta kalmaları için İçgüdüleri
onları yönetiyor. Şimdi bu yönetim merkezlerini daha sonra ele alırız. Şimdi
Bilinçaltının nasıl yapılandığına bakalım. Hayatımızda baş veren ve anlam
veremediğimiz şeylerden hep suçladığımız bu göze gözükmez gizemli parçamız
nasıl çalışır? Bu soruya net bir cevap
veremediğimizin beraberinde Bilinçaltının kuruluşunu tahmin ede biliriz.
İlk öne onun aktif, zihnimizle işbirliği yapan tarafını ve
pasif (bizim değerlerimizi, bilgilerimizi, idealarımızı içeren) tarafını ayıra
biliriz.
Pasif bilinçaltı bu bölümleri içerir:
Bilgi depolama bölümü
Karar şablonları(hazır kakarlar içerir)
Aşırı önem taşıyan idealar
İçgüdüsel programlar
Belirgin olmayan programlar
Bizi ilgilendiren pasif bilinçaltında olan karar
şablonlarıdır. Hazır kararları içeren, “karar şablonları” ne demektir? Bunlar
bizim yaşantımızın her anında biyolojik robot gibi kullandığımız davranış
biçimleridir. Bu programların kaynakları nelerdir? Burada çeşitli kaynaklar
vardır.
- Anne
rahmi.
Anne karnında bebe dış dünyayı
dinliyor ve dikkate alıyor. Eğer bu hamilelik beklenilen ve istenilen bir
gebelik ise, bebe dünyanın onu sevdiğine ve kabul ettiğine inanır. Böyle bir bebe
iyi karakterle doğuyor. Tam aksine, anne hamilelikte hep stres yaşadıysa, bu
gebeliği kocasını yanında tutmak için
planlamışsa, bebe de dünyanın onu sevmediğine inanacaktır. Bu bebe agresif ve
problemli doğacaktır ve anne tüm hayatı boyunca onun kötü huylarıyla
uğraşacaktır.
- Doğum.
Bildiğimiz gibi kolay ve zor doğumlar oluyor. Zorlukla doğan çocuk
şimdilik boş kakar şablonları bölümüne ilk negatif algılarını
yerleştiriyor ve daha sonra onlar yaşamın zor olduğunu, dünyanın onu
sevmediği düşüncelerini oluşturuyorlar. Ünlü psikoterapi uzmanı S. Gofman özel
tekniklerle (nefes teknikleri)
insanı doğum esnasına getirip bilinçaltından bu negatif programı çıkarıyor
ve yeni senaryo yerleştiriyor. Dünyada binlerce insana bu tip tedavi
uygulanmıştır.
- Bebenin
doğumdan konuşmasına kadar yaşadığı dönem. Burada da ayni faktörler çocuğu
kötü ve ya iyi şekilde etkilemeye devam ediyor.
- Otorite
etkisi. Çocuk artık konuşuyor, anne babası ve çevresinin neyi konuştuğunu
da anlıyor. Çocuk büyüdükçe büyükleri dinliyor, kendi dünyasını
oluşturmaya başlıyor, o bilinçaltına kim olduğunu, neyi hak ettiğini, neyi
başardığını, nasıl davranması gerektiği hakkında bilgileri yüklüyor.
Bunlar kakar şablonları bölümünü dolduran esas şeylerdir.
Burada ebeveynlerin rolü çok
büyüktür. Anne baba bir çocuk için en büyük otoritedir ve onların değerlerinin tek
doğru olduğuna inanır ve onlarla hareket etmeye başlar.
Bu bakımdan sorunlu ebeveynlerin
sorunlu çocukları yetişir. Bazı ebeveynler evde terör estiriyorlar: ilk günden
çocuğun kişiliğini, iradesini bastırıyorlar, ondan kendilerine uygun “robot”
kurmaya çalışıyorlar. Uslu çocuk otorite sahibi ebeveynler için problem yaratmaz,
o hep onların isteği üzere hareket eder .Böyle çocuk yetişkin yaşa geldiğinde
zorluk çeker, hayatta hep birilerinin iradesi ve baskısı altında yaşamayı
tercih eder. Aşırı sevgi de aynen çocuğun özgür kişiliğinin oluşmasına ciddi
engel oluştura bilir. Ailesi tarafından kaygı, dikkat ve sevgiyle kuşatılmış
çocuk büyüdüğünde kendi kararlarını vermekte zorluk çeker, yaşamda lider
olamaz.
Bilinçaltındaki karar şablonları
bölümünü ne zaman doluyor?
Birisinin olası durumlarda nasıl
davranacağına dair düşünceleri tam oluştuğunda karar şablonları bölümü dolar.
Bilinçaltındaki değer ve düşünce kalıpları rafları dolmuştur, yeni düşüncelere
artık yer yoktur. Yeni programlar artık kabul olunmaz. Bu proses 14-16 yaş
arası tamamlanır. Bu yaşta insan kendi bakış açısını sonuna kadar savunur ve
onun doğru olduğunu düşünür, başkalarının düşüncelerini asla kabul etmez.
5. Özel deneyimler. Bizim yargı değerlerimizin
oluşmasında kendi iyi ve ya kötü deneyimlerimizin de rolü fazladır. Olumsuz deneyim
sizin için düşünce kalıbı oluşturur- bu tür olaydan ve ya kişiden uzak durmalı.
Sevgide ret edilmiş kişi acı çeker ve yeni davranış programı oluşturur: Yakın
ilişkilerden uzak durmalı. Yine ayni şey yaşandıysa, kişi daha da sert program
yaratır: Sevgisiz yaşayacağım. Bu program onun bilinçaltındaki kakar şablonları
bölümünde kayda alınır. Ve bu kişi ne yapsa, ne etse, bilinçli şekilde sevmek
ve sevilmek istese bile, asla başaramaz: zamanında oluşturduğu program çalışır.
Ne bir dış etken, ne dışarıdan gelen bilgi bu programı sile bilir. Onu
değiştire bilecek tek kişi yine de sizsiniz.