4 Aralık 2013 Çarşamba

+ BİLMEMİZ GEREKEN KURALLAR



                                     BİLMEMİZ GEREKEN KURALLAR

           Bu dünyada hayatımızı sürdürmek için bize belli kurallar öğretilmiştir ve gösterilmiştir. Dini kitaplar, okul, ailemiz bize insan topluluğunda varlığımızı sürdürmek için belli kurallar aşılamıştır. Biz de (tabi ki istisnalar hariç)
bu kurallara uymaya gayret ediyoruz: kimseyi öldürmedik, kandırmadık, çalmadık, başkasının malına gözümüzü dikmedik. Ama yine de hayat istediğimiz gibi gitmiyor. Para yok, sağlık yok, aile yok- bu ve başka olumsuz durumlar hayatımızı karartıyor. Bize özgür seçim verilmiştir ve bizim bu dünyada rahat ve mutlu olamaya hakkımız vardır. İyi niyet ve inancımızı koruduğumuz halde bize verilmiş özgür seçimi gerçekleştiremiyoruz: hep engellerle ve kısıtlamalarla savaşıyoruz. Anlam veremediğimiz bir olumsuzluk bizi takip ettiğinde :”Bu da benim sınavım”-deriz. Başkalarına da “Bu senin sınavın” diyerek teselli veririz. Zaten hayat sınavlarla doludur. Maalesef bu yaklaşımda hiçbir şeyi değiştirmiyor. İşler daha da kötüye gidiyor. Yardım aramaya başlarız: psikologa, hocaya, falcıya, medyuma baş vururuz.
Burada bilmediğimiz bir şey var. Bize kitaplarda, okulda, televizyonda öğretilmeyen kurallar vardır. Bu kuralları ihmal ettiğimizde hayatımızda bir takım problemler yaşarız. Bunlar Ruhsal boyut tarafından bize sunulmuş gerekçelerdir. Bu kurallara göre hayatımız şekilleniyor. Biz bunları bilmiyoruz, ama bilinçaltıyla onlara uyduğumuzda Ruhsal alem bize amacımıza ulaşmakta destek oluyor. Bunları ihmal ettiğimizde bize öyle bir ortam yaratılıyor ki, problemlerimiz çığ gibi artıyor. Düşünün ki, acemi sürücüsünüz, ilk kez direksiyona oturdunuz ve yola çıktınız. Yolda farklı trafik işaretleri vardır, siz onları anlayamıyorsunuz, onlar size hiçbir şey ifade etmiyor, siz gaza basıp yolunuzu devam ediyorsunuz. Ne kadar devam ede bilirsiniz? Kaza olasılığı yüksek değil mi?  Tabi olumsuzluklar, kaza, problemler yaşarsınız. Çünkü tabelalara dikkat etmediniz, okuyamadınız.
İşte bizim de başımıza gelen aynen budur. Şimdi bu tabelaların tümünü içeren genel yasanı size açıklamak istiyorum.
   Ruhsal Güçlerin bizden istediği esas şey: Dünyanı olduğu gibi kabul edip onunla savaşmamaktır.
İnsanın tüm problemleri, hastalıkları onun etrafındaki dünyaya negatif yaklaşımından ve onunla çelişkide
olduğundan kaynaklanıyor. İnsan uzun vadeli rahat yaşam sürdürmesi için dünyayı olduğu gibi kabul etmeyi öğrenmesi lazımdır. Sözde biz bunu kabul ederiz, ama pratikte o kadar da kolay değildir.
Şimdi bizden istenen bu hayat prensibine bakalım. Neden zenginlere ve yoksullara, eşkıyalara ve dürüst insanlara, savaşlara ve sulha bölünmüş dünyayı sevelim?
Yaratıcı yaşadığımız Dünyanı bize tüm değişkenliliğiyle, bolluğu, bereketiyle bize sunmuştur. Burada her isteğimizi, her ihtiyacımızı gidermek için koşullar mevcuttur. Ama insan kendi değerleri doğrultusunda dünyayı eleştiriyor, beğenmiyor ve onunla mücadeleye başlıyor. Bu o demektir ki, o Yaratanın işini, ürününü beğenmiyor.
Daha doğrusu o Yaratanı beğenmiyor, onun işini kusurlu buluyor, ona karşı geliyor. Bu durumda insan günah işliyor. Yaratan bilmez mi, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu?! O, Evreni ve içinde bulunan her şeyi kusursuz bir şekilde yaratmıştır! Demeli bizim dünyaya, kişiye, hayata duyduğumuz negatif duygu kendi başına günahtır-
Yaratıcının işini beğenmemektir.
Şimdi karma anlayışına gelelim. Karma sözü Sanskritçe “eylem” demektir. İnsanoğlu onun eylemlerinin geçmişi, geleceği, şimdiyi belirlediğini çoktan anlamıştır. Karma hakkında ezoterik, felsefi ve metafizik literatürde çok şey yazılmıştır. Genelde insanın bu dünyaya taşıdığı problemlerin ve hastalıkların yüküne karma denilir.
Buna soydan gelen karma adı verilmiştir. Siz şimdi kendinizi çıkmazda hissede bilirsiniz. Ama durum o kadar da kötü değildir, hemen size belirtim. Ünlü Rus şifacısı S.N. Lazarev bu hayatta kazandığımız karmayla çalışıyor, yani insanın bu hayatta yaptığı günahları araştırıyor.
Edinmiş karma bizim yaşantımızda biriktirdiğimiz tüm negatif duygulardır. Karmamızı oluşturan bizim davranışlarımız, bakış açımız değildir. Karmanı oluşturan bizim değerlerimizden dolayı kişilere ve olaylara, dünyaya hissettiğimiz ve barındırdığımız negatif duygulardır. Siz demokrat ve ya milliyetçi ola bilirsiniz, ama başkalarına da kendi ideaları ve bakış açıları olmasına izin vermelisiniz.
Başka değişle insanları ve Dünyanı oldukları gibi kabul etmelisiniz. Hayata, insanlara negatif duyguları biriktirmek ve beslemek en büyük günahtır. Ve biz bunun bedelini hep ödüyoruz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder