BİLMEMİZ GEREKEN KURALLAR
Bu dünyada
hayatımızı sürdürmek için bize belli kurallar öğretilmiştir ve gösterilmiştir.
Dini kitaplar, okul, ailemiz bize insan topluluğunda varlığımızı sürdürmek için
belli kurallar aşılamıştır. Biz de (tabi ki istisnalar hariç)
bu kurallara uymaya gayret ediyoruz: kimseyi öldürmedik,
kandırmadık, çalmadık, başkasının malına gözümüzü dikmedik. Ama yine de hayat
istediğimiz gibi gitmiyor. Para yok, sağlık yok, aile yok- bu ve başka olumsuz
durumlar hayatımızı karartıyor. Bize özgür seçim verilmiştir ve bizim bu
dünyada rahat ve mutlu olamaya hakkımız vardır. İyi niyet ve inancımızı
koruduğumuz halde bize verilmiş özgür seçimi gerçekleştiremiyoruz: hep
engellerle ve kısıtlamalarla savaşıyoruz. Anlam veremediğimiz bir olumsuzluk
bizi takip ettiğinde :”Bu da benim sınavım”-deriz. Başkalarına da “Bu senin
sınavın” diyerek teselli veririz. Zaten hayat sınavlarla doludur. Maalesef bu
yaklaşımda hiçbir şeyi değiştirmiyor. İşler daha da kötüye gidiyor. Yardım
aramaya başlarız: psikologa, hocaya, falcıya, medyuma baş vururuz.
Burada bilmediğimiz bir şey var. Bize kitaplarda, okulda,
televizyonda öğretilmeyen kurallar vardır. Bu kuralları ihmal ettiğimizde
hayatımızda bir takım problemler yaşarız. Bunlar Ruhsal boyut tarafından bize
sunulmuş gerekçelerdir. Bu kurallara göre hayatımız şekilleniyor. Biz bunları
bilmiyoruz, ama bilinçaltıyla onlara uyduğumuzda Ruhsal alem bize amacımıza
ulaşmakta destek oluyor. Bunları ihmal ettiğimizde bize öyle bir ortam
yaratılıyor ki, problemlerimiz çığ gibi artıyor. Düşünün ki, acemi sürücüsünüz,
ilk kez direksiyona oturdunuz ve yola çıktınız. Yolda farklı trafik işaretleri
vardır, siz onları anlayamıyorsunuz, onlar size hiçbir şey ifade etmiyor, siz
gaza basıp yolunuzu devam ediyorsunuz. Ne kadar devam ede bilirsiniz? Kaza
olasılığı yüksek değil mi? Tabi
olumsuzluklar, kaza, problemler yaşarsınız. Çünkü tabelalara dikkat etmediniz,
okuyamadınız.
İşte bizim de başımıza gelen aynen budur. Şimdi bu
tabelaların tümünü içeren genel yasanı size açıklamak istiyorum.
Ruhsal Güçlerin
bizden istediği esas şey: Dünyanı olduğu gibi kabul edip onunla savaşmamaktır.
İnsanın tüm problemleri, hastalıkları onun etrafındaki
dünyaya negatif yaklaşımından ve onunla çelişkide
olduğundan kaynaklanıyor. İnsan uzun vadeli rahat yaşam
sürdürmesi için dünyayı olduğu gibi kabul etmeyi öğrenmesi lazımdır. Sözde biz
bunu kabul ederiz, ama pratikte o kadar da kolay değildir.
Şimdi bizden istenen bu hayat prensibine bakalım. Neden zenginlere
ve yoksullara, eşkıyalara ve dürüst insanlara, savaşlara ve sulha bölünmüş
dünyayı sevelim?
Yaratıcı yaşadığımız Dünyanı bize tüm değişkenliliğiyle,
bolluğu, bereketiyle bize sunmuştur. Burada her isteğimizi, her ihtiyacımızı
gidermek için koşullar mevcuttur. Ama insan kendi değerleri doğrultusunda
dünyayı eleştiriyor, beğenmiyor ve onunla mücadeleye başlıyor. Bu o demektir
ki, o Yaratanın işini, ürününü beğenmiyor.
Daha doğrusu o Yaratanı beğenmiyor, onun işini kusurlu
buluyor, ona karşı geliyor. Bu durumda insan günah işliyor. Yaratan bilmez mi,
neyin doğru, neyin yanlış olduğunu?! O, Evreni ve içinde bulunan her şeyi
kusursuz bir şekilde yaratmıştır! Demeli bizim dünyaya, kişiye, hayata
duyduğumuz negatif duygu kendi başına günahtır-
Yaratıcının işini beğenmemektir.
Şimdi karma anlayışına gelelim. Karma sözü Sanskritçe
“eylem” demektir. İnsanoğlu onun eylemlerinin geçmişi, geleceği, şimdiyi
belirlediğini çoktan anlamıştır. Karma hakkında ezoterik, felsefi ve metafizik
literatürde çok şey yazılmıştır. Genelde insanın bu dünyaya taşıdığı
problemlerin ve hastalıkların yüküne karma denilir.
Buna soydan gelen karma adı verilmiştir. Siz şimdi kendinizi
çıkmazda hissede bilirsiniz. Ama durum o kadar da kötü değildir, hemen size
belirtim. Ünlü Rus şifacısı S.N. Lazarev bu hayatta kazandığımız karmayla
çalışıyor, yani insanın bu hayatta yaptığı günahları araştırıyor.
Edinmiş karma bizim yaşantımızda biriktirdiğimiz tüm negatif
duygulardır. Karmamızı oluşturan bizim davranışlarımız, bakış açımız değildir.
Karmanı oluşturan bizim değerlerimizden dolayı kişilere ve olaylara, dünyaya
hissettiğimiz ve barındırdığımız negatif duygulardır. Siz demokrat ve ya
milliyetçi ola bilirsiniz, ama başkalarına da kendi ideaları ve bakış açıları
olmasına izin vermelisiniz.
Başka değişle insanları ve Dünyanı oldukları gibi kabul
etmelisiniz. Hayata, insanlara negatif duyguları biriktirmek ve beslemek en
büyük günahtır. Ve biz bunun bedelini hep ödüyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder