15 Aralık 2013 Pazar

+DEĞİŞEN KİMDİR?



                                 DEĞİŞEN KİMDİR?

            


Sizce bulunduğunuz durumu, eşinizle, arkadaşınızla, annenizle, çocuğunuzla olan ilişkilerinizi, maaşınızı, evinizi sizin için oluşturan kimdir? Kader mi? Karma mı?  Garip tesadüfler mi? Bu düşüncelerden birisi size uygun ise ayni dünyanızda, aynı problemlerle yaşamayı devam ede bilirsiniz. Ama siz kendi hayatınızdan kendinizi sorumlu tutma cesaretine sahipsiniz ise, demek ki değişime hazırsınız. Biz başkalarıyla savaşıp onları değiştirmek yerine kendimizi değiştirme yollarına girsek daha iyi sonuçlar elde ede biliriz. Bu değişim sürecinden daha önceki makalelerimde konuşmuştum. Şimdi bu değişim tekniklerini daha derinden incelememizi istiyorum. İlk önce bu soruya cevap bulalım. Değişen kimdir?
Anlaşılır ki, sizsiniz. Peki, siz kimsiniz? Allah’ın kulu, Evrenin geliştirdiği şuurlu canlı  ve ya enerji bedenlerine sahip olan ve hayattan hayata bazı bedenleri taşıyan ölümsüz ruhsal varlık ?
   Ama ben size daha basit ama işimize son derece faydalı olan insan modelini sunmak istiyorum.
İnsanı yöneten genelde üç unsur vardır. Onun Zihni, Duyguları, İçgüdüleri.
Siz şimdi bu makaleni okuduğunuzda sizin bedeninizi yöneten nedir? Tabi ki zihniniz. Siz gayet normal  bilgisayarınızdan ve ya mobil telefondan bu blogu okuyorsunuz. Siz koşmuyorsunuz, hareket etmiyorsunuz, dans etmiyorsunuz. Siz okuduğunuzu anlıyorsunuz, algılıyorsunuz- bu zihninizin işidir.Zihin sizi şimdi yönetiyor, o bedeninizin sakin olmasını, fazla hareket etmemesini ve sizin konsantre olmanızı ve bu metni okumanızı emir ediyor. Peki, zihin bir şeyin okunmasında böyle davranmayı nereden öğrenmiştir? Siz küçükken ana okula başladığınızda öğretmen size bir şeyi okuduğunuzda, öğrendiğinizde nasıl davranmanızı size öğretmiştir. Yani size bilgi aldığınız zaman nasıl davranmanız gerektiğine dair Program yüklenmiştir. Ve siz şimdi bu programı kullanıyorsunuz. Peki, bu program nerede saklanmıştır? Sizin hafızanızda. Siz ne zaman ve nasıl bu programı aldınız bilemezsiniz, ama yeri geldiğinde- kullanırsınız.
Şimdi tüm bize yüklenen davranış programlarının Bilinçaltımızda bir yerde toplandığını ve saklandığını kabul edelim. Şuan okuduğunuz şeylerin sizin düşüncelerinize ve bakış açınıza çok ters gelen şeyler olduğunu var sayalım. Ne yaparsınız? Kültürlü insan sadece bu sayfadan çıkar, ama daha duygusal birisi içinden ve ya sesli küfür ede bilir, eleştirir, güler.  Yani duygularına yol verir.
Şimdi bu arada sizi yöneten nedir? Duygularınız. Duygular bedeninizi ele geçirdiğinde heyecanlanırsınız, bağırırsınız, el-kol hareketi yaparsınız. Daha sonra kendinize geldiğinizde sakinleşirsiniz, pişman olursunuz, Zihniniz yine yönetimi ele alır.
Devam edelim. Siz bir kitap okuyorsunuz, burnunuza bir koku geldi, bu yangın kokusudur, siz hemen neyin yandığını öğrenmek için okumayı bırakıp duman gelen yere koşarsınız, yangına son vermek için ve ya kendinizi kurtarmak için harekete geçersiniz.
Burada sizi yöneten nedir? Sizin içgüdünüzdür. Yönetim onun elinde ve bedeniniz onu dinleyecektir. Bizim sadece üç içgüdümüz vardır ve onlar yaşantımızın farklı bölümlerini etkilerler. Biz onların etkisinde bazı şeyleri yaparız ve yaptıklarımızda bize doğal görünür. Bu doğal gözüken davranışlar sadece bizim içgüdülerimizin gerçekleşmesidir.
Demek ki,  bizi yeri gelince  ZİHİN, DUYGU, İÇGÜDÜ yönetiyor. Bunların her birisi zaman zaman yönetimi tamamen ele ala biliyor. Her insanın kendisine uygun yönetim merkezi vardır.
Mantıklı, soğukkanlı insanlarda yönetimde Zihin oluyor, duygusal ve  ani çıkışlar yapan insanlarda-Duygu başa geçer. Bazı insanların ise hayatta kalmaları için İçgüdüleri onları yönetiyor. Şimdi bu yönetim merkezlerini daha sonra ele alırız. Şimdi Bilinçaltının nasıl yapılandığına bakalım. Hayatımızda baş veren ve anlam veremediğimiz şeylerden hep suçladığımız bu göze gözükmez gizemli parçamız nasıl çalışır?  Bu soruya net bir cevap veremediğimizin beraberinde Bilinçaltının kuruluşunu tahmin ede biliriz.
İlk öne onun aktif, zihnimizle işbirliği yapan tarafını ve pasif (bizim değerlerimizi, bilgilerimizi, idealarımızı içeren) tarafını ayıra biliriz.
Pasif bilinçaltı bu bölümleri içerir:
Bilgi depolama bölümü
Karar şablonları(hazır kakarlar içerir)
Aşırı önem taşıyan idealar
İçgüdüsel programlar
Belirgin olmayan programlar
Bizi ilgilendiren pasif bilinçaltında olan karar şablonlarıdır. Hazır kararları içeren, “karar şablonları” ne demektir? Bunlar bizim yaşantımızın her anında biyolojik robot gibi kullandığımız davranış biçimleridir. Bu programların kaynakları nelerdir? Burada çeşitli kaynaklar vardır.
  1. Anne rahmi.
Anne karnında bebe dış dünyayı dinliyor ve dikkate alıyor. Eğer bu hamilelik beklenilen ve istenilen bir gebelik ise, bebe dünyanın onu sevdiğine ve kabul ettiğine inanır. Böyle bir bebe iyi karakterle doğuyor. Tam aksine, anne hamilelikte hep stres yaşadıysa, bu gebeliği  kocasını yanında tutmak için planlamışsa, bebe de dünyanın onu sevmediğine inanacaktır. Bu bebe agresif ve problemli doğacaktır ve anne tüm hayatı boyunca onun kötü huylarıyla uğraşacaktır.
  1. Doğum. Bildiğimiz gibi kolay ve zor doğumlar oluyor. Zorlukla doğan çocuk şimdilik boş kakar şablonları bölümüne ilk negatif algılarını yerleştiriyor ve daha sonra onlar yaşamın zor olduğunu, dünyanın onu sevmediği düşüncelerini oluşturuyorlar. Ünlü psikoterapi uzmanı S. Gofman özel tekniklerle (nefes  teknikleri) insanı doğum esnasına getirip bilinçaltından bu negatif programı çıkarıyor ve yeni senaryo yerleştiriyor. Dünyada binlerce insana bu tip tedavi uygulanmıştır.
  2. Bebenin doğumdan konuşmasına kadar yaşadığı dönem. Burada da ayni faktörler çocuğu kötü ve ya iyi şekilde etkilemeye devam ediyor.
  3. Otorite etkisi. Çocuk artık konuşuyor, anne babası ve çevresinin neyi konuştuğunu da anlıyor. Çocuk büyüdükçe büyükleri dinliyor, kendi dünyasını oluşturmaya başlıyor, o bilinçaltına kim olduğunu, neyi hak ettiğini, neyi başardığını, nasıl davranması gerektiği hakkında bilgileri yüklüyor. Bunlar kakar şablonları bölümünü dolduran esas şeylerdir.
Burada ebeveynlerin rolü çok büyüktür. Anne baba bir çocuk için en büyük otoritedir ve onların değerlerinin tek doğru olduğuna inanır ve onlarla hareket etmeye başlar.
Bu bakımdan sorunlu ebeveynlerin sorunlu çocukları yetişir. Bazı ebeveynler evde terör estiriyorlar: ilk günden çocuğun kişiliğini, iradesini bastırıyorlar, ondan kendilerine uygun “robot” kurmaya çalışıyorlar. Uslu çocuk otorite sahibi ebeveynler için problem yaratmaz, o hep onların isteği üzere hareket eder .Böyle çocuk yetişkin yaşa geldiğinde zorluk çeker, hayatta hep birilerinin iradesi ve baskısı altında yaşamayı tercih eder. Aşırı sevgi de aynen çocuğun özgür kişiliğinin oluşmasına ciddi engel oluştura bilir. Ailesi tarafından kaygı, dikkat ve sevgiyle kuşatılmış çocuk büyüdüğünde kendi kararlarını vermekte zorluk çeker, yaşamda lider olamaz.
Bilinçaltındaki karar şablonları bölümünü ne zaman doluyor?
Birisinin olası durumlarda nasıl davranacağına dair düşünceleri tam oluştuğunda karar şablonları bölümü dolar. Bilinçaltındaki değer ve düşünce kalıpları rafları dolmuştur, yeni düşüncelere artık yer yoktur. Yeni programlar artık kabul olunmaz. Bu proses 14-16 yaş arası tamamlanır. Bu yaşta insan kendi bakış açısını sonuna kadar savunur ve onun doğru olduğunu düşünür, başkalarının düşüncelerini asla kabul etmez.
5. Özel deneyimler. Bizim yargı değerlerimizin oluşmasında kendi iyi ve ya kötü deneyimlerimizin de rolü fazladır. Olumsuz deneyim sizin için düşünce kalıbı oluşturur- bu tür olaydan ve ya kişiden uzak durmalı. Sevgide ret edilmiş kişi acı çeker ve yeni davranış programı oluşturur: Yakın ilişkilerden uzak durmalı. Yine ayni şey yaşandıysa, kişi daha da sert program yaratır: Sevgisiz yaşayacağım. Bu program onun bilinçaltındaki kakar şablonları bölümünde kayda alınır. Ve bu kişi ne yapsa, ne etse, bilinçli şekilde sevmek ve sevilmek istese bile, asla başaramaz: zamanında oluşturduğu program çalışır. Ne bir dış etken, ne dışarıdan gelen bilgi bu programı sile bilir. Onu değiştire bilecek tek kişi yine de sizsiniz.

                                                  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder