MİSAFİR OLDUĞUMUZU BİLELİM
Biz bu
dünyaya her şeyi yaşamak için gelmişiz. Yani burada her şey – aşk, para,
siyaset, sanat – bizim içindir. Bizim uymamız gereken kuralları ve karmanın
işleyişini anlattığımda amacım sizi çıkmaza sokmak ve ya korkutmak değildir.
Sadece bizim nasıl kendimizin kendimize engeller yarattığımızı görmenizi
istiyorum. Evet her şey burada bizim içindir, ama biz kendi başımıza
bırakılmamışız. Ve biz burada sadece misafiriz. Bunu unutmadığımızda, bu
düşünce doğrultusunda hareket ettiğimizde her şey tamamdır. Ama çoğumuz bunu
anlamayız, farkına varmayız ve ya farkına çok geç varırız. Biz misafiriz
denildiğinde neyi kast ediyoruz? Burada bize ait, bizim olan hiçbir şey yoktur.
Hepsi ve biz dahil O’nun mülküdür ve O’na aittir. Ve biz bir şeye
yapıştığımızda, onu idealize ettiğimizde misafirlikten çıkmış oluyoruz. Bu
bizim başka günahlara da yol açan esas günahımızdır.
Şimdi kendinizi bir akvaryumun içinde düşünün. Akvaryumun
yüksekliği boyunuz kadardır. Sizin dünyayı kabul etmediğinizden doğan negatif
duygularınız su şeklinde akvaryuma doluyor. Dizinize kadar su dolmuşsa siz
neredeyse % 30-40 karma yaratmışsınız. Siz bu kadar karmayla hareket ede
biliyorsunuz. Su biraz ayaklarınızın hareketine mani oluyor, ama adım ata
biliyorsunuz. Düşünün ki, negatif duyguları biriktirince akvaryumda su seviyesi
yukarı kalkıyor. Suyun seviyesi göğüs bölgesine ulaştığında siz artık harekette
ciddi zorlanıyorsunuz.
Karmanız % 80 ulaşmıştır. Ama siz pes etmiyorsunuz, hala
karmanı biriktirmeye devam ediyorsunuz, bir şeyleri elde etmeye çaba
gösteriyorsunuz. Suyun bu tehlikeli seviyesinde sizin bir düşünmeniz lazım: bu
su nereden buraya geliyor? Ne yapmam lazım bunu durdurmak için? Yanlış yaptığım ne ve neyi değiştire bilirim.
Hocaya, falcıya gitmenin yerine kendi içinize gitmelisiniz. İçimizdeki, tam
derinliklerdeki “ben” neyin doğru ve ya yanlış olduğunu biliyor. Derin değişimle, çalışmalarla, ettiğimiz
dualarla biz akvaryumdaki suyun seviyesini düşüre biliriz. Kabulleniş ve
teslimiyet içinde yapılmış dua her şeyi değiştire bilir. Biz zaten bunu
yaparız- zorluğa düştüğümüzde Allah’a sarılırız, ondan yardım isteriz. Allah
bizim tam samimi olmadığımızı bildiği halde ( çünkü ona işlerimizin düzelmesi,
problemin çözülmesi, hastalığın girmesi için dua ediyoruz) yine bize yardım
eder ve fırsat verir.
Bunu yapmadığımız halde suyun seviyesi daha da yükselir ve %
95 ulaşır. Burada artık yapacak bir şey yoktur.
Peki nasıl bu akvaryuma suyun toplanmasını engelleye
biliriz? Bu dünya bizim içindir, biz
doyasıya her şeyi yaşamak istiyoruz: aşık olacağız, nefret edeceğiz, para kazanacağız,
şarkı dinleyeceğiz. Nasıl kendimizi dünyevi zevklere, değerlere kaptırmayalım?
Burada ince bir çizgi var. Bu çizgiyi aşmamak lazımdır. Biz
misafiriz ve bize oyuncaklar verilmiştir, onlarla oynayıp bırakmamız lazımdır,
onlar bizim değildir, kendimizle götüremeyiz. Biz onlara yapışamayız, onlar
elimizden alınacaktır. Bu çizgiyi kendi yaşantınızda kendiniz bulmalısınız.
Düşünün balık avlarken kocaman bir balığı yakalamışsınız ama son anda balık
kurtuldu, onu kaybettiniz. Tabi üzülürsünüz, moraliniz ciddi şekilde bozulur,
ama biraz sonra durumu kabul edersiniz: kendinizi, balığı ve tüm dünyayı
affedersiniz. İşte özel hayatınızda, sanatta, işte bir olumsuzluk yaşadığınızda
aynısını yapmanız gerekiyor. Oldu ve bitti, ne yapalım.
O zaman hayatın yollarında kolaylıkla ilerleye bilirsiniz,
akvaryumdaki su seviyeniz de aşağı iner, karmanız azalır.
Size iyi yolculuklar!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder