5 Aralık 2013 Perşembe

+ MİSAFİR OLDUĞUMUZU BİLELİM




                                            MİSAFİR OLDUĞUMUZU BİLELİM



           Biz bu dünyaya her şeyi yaşamak için gelmişiz. Yani burada her şey – aşk, para, siyaset, sanat – bizim içindir. Bizim uymamız gereken kuralları ve karmanın işleyişini anlattığımda amacım sizi çıkmaza sokmak ve ya korkutmak değildir. Sadece bizim nasıl kendimizin kendimize engeller yarattığımızı görmenizi istiyorum. Evet her şey burada bizim içindir, ama biz kendi başımıza bırakılmamışız. Ve biz burada sadece misafiriz. Bunu unutmadığımızda, bu düşünce doğrultusunda hareket ettiğimizde her şey tamamdır. Ama çoğumuz bunu anlamayız, farkına varmayız ve ya farkına çok geç varırız. Biz misafiriz denildiğinde neyi kast ediyoruz? Burada bize ait, bizim olan hiçbir şey yoktur. Hepsi ve biz dahil O’nun mülküdür ve O’na aittir. Ve biz bir şeye yapıştığımızda, onu idealize ettiğimizde misafirlikten çıkmış oluyoruz. Bu bizim başka günahlara da yol açan esas günahımızdır.
Şimdi kendinizi bir akvaryumun içinde düşünün. Akvaryumun yüksekliği boyunuz kadardır. Sizin dünyayı kabul etmediğinizden doğan negatif duygularınız su şeklinde akvaryuma doluyor. Dizinize kadar su dolmuşsa siz neredeyse % 30-40 karma yaratmışsınız. Siz bu kadar karmayla hareket ede biliyorsunuz. Su biraz ayaklarınızın hareketine mani oluyor, ama adım ata biliyorsunuz. Düşünün ki, negatif duyguları biriktirince akvaryumda su seviyesi yukarı kalkıyor. Suyun seviyesi göğüs bölgesine ulaştığında siz artık harekette ciddi zorlanıyorsunuz.
Karmanız % 80 ulaşmıştır. Ama siz pes etmiyorsunuz, hala karmanı biriktirmeye devam ediyorsunuz, bir şeyleri elde etmeye çaba gösteriyorsunuz. Suyun bu tehlikeli seviyesinde sizin bir düşünmeniz lazım: bu su nereden buraya geliyor? Ne yapmam lazım bunu durdurmak için?  Yanlış yaptığım ne ve neyi değiştire bilirim. Hocaya, falcıya gitmenin yerine kendi içinize gitmelisiniz. İçimizdeki, tam derinliklerdeki “ben” neyin doğru ve ya yanlış olduğunu biliyor.  Derin değişimle, çalışmalarla, ettiğimiz dualarla biz akvaryumdaki suyun seviyesini düşüre biliriz. Kabulleniş ve teslimiyet içinde yapılmış dua her şeyi değiştire bilir. Biz zaten bunu yaparız- zorluğa düştüğümüzde Allah’a sarılırız, ondan yardım isteriz. Allah bizim tam samimi olmadığımızı bildiği halde ( çünkü ona işlerimizin düzelmesi, problemin çözülmesi, hastalığın girmesi için dua ediyoruz) yine bize yardım eder ve fırsat verir.
Bunu yapmadığımız halde suyun seviyesi daha da yükselir ve % 95 ulaşır. Burada artık yapacak bir şey yoktur.
Peki nasıl bu akvaryuma suyun toplanmasını engelleye biliriz?  Bu dünya bizim içindir, biz doyasıya her şeyi yaşamak istiyoruz: aşık olacağız, nefret edeceğiz, para kazanacağız, şarkı dinleyeceğiz. Nasıl kendimizi dünyevi zevklere, değerlere kaptırmayalım?
Burada ince bir çizgi var. Bu çizgiyi aşmamak lazımdır. Biz misafiriz ve bize oyuncaklar verilmiştir, onlarla oynayıp bırakmamız lazımdır, onlar bizim değildir, kendimizle götüremeyiz. Biz onlara yapışamayız, onlar elimizden alınacaktır. Bu çizgiyi kendi yaşantınızda kendiniz bulmalısınız. Düşünün balık avlarken kocaman bir balığı yakalamışsınız ama son anda balık kurtuldu, onu kaybettiniz. Tabi üzülürsünüz, moraliniz ciddi şekilde bozulur, ama biraz sonra durumu kabul edersiniz: kendinizi, balığı ve tüm dünyayı affedersiniz. İşte özel hayatınızda, sanatta, işte bir olumsuzluk yaşadığınızda aynısını yapmanız gerekiyor. Oldu ve bitti, ne yapalım.
O zaman hayatın yollarında kolaylıkla ilerleye bilirsiniz, akvaryumdaki su seviyeniz de aşağı iner, karmanız azalır.

Size iyi yolculuklar! 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder