4 Kasım 2013 Pazartesi

+BİZİ YÖNETEN DÜŞÜNCE


             +  BİZİ YÖNETEN DÜŞÜNCE



İnsanlar özgür olmaya çalışıyorlar. Biz hepimiz daha güzel, güçlü ve olgun varlıklar olmak istiyoruz. Ama maalesef, bunu yapamıyoruz. Bunu yapa bilenler ise isimlerini tarihe yazmışlar.
Bizim mükemmel olmamız için engel olan şey nedir? Bizim düşüncelerimiz. Daha doğrusu bilinçaltında saklanan duygu-düşünce kayıtlarımız. Onlar gizlice bizi yönetiyorlar. Başımıza gelen olayı hangi düşüncemiz oluşturdu sorusunun cevabını bulmak kolay olmuyor. Birkaç benzer durumu bağdaştırıp belki çöze biliriz. Bilinçaltı kaydımız bizi sinsice yönetiyor.Bizim düşüncelerimiz bizi manipüle ediyor-diye biliriz. Bu nasıl oluyor?
Aklımıza gelen her düşünce bizim patronumuz haline gele bilir. Düşünce bizi belirli davranışlara itiyor. Biz bunu göre bilir miyiz? Evet, istesek bunu gözlemleriz. Çünkü biz isteklerimizin kölesiyiz.
Biz arzularımızın gelişiminde düşüncenin bizi yönettiğini kolayca izleye biliriz. Mesela içinizden birisi araba almak istiyor. O hep istediği modeli düşünür, düşünce hız alıyor, güçleniyor. Bir zaman sonra araba alma düşüncesi onu tamamen yönetmeye başlıyor, o bu düşünce doğrultusunda hareket etmeye, yaşamaya başlıyor. Böyle düşüncenin etkisinde ve arzusun peşinde koşan çok insan görmüşsünüz. Biz hep bir şeyleri elde etmek isteriz, hep arzularız.
Biz düşüncelerimizin sahibi miyiz ve ya onlar bizi ele geçirip manipüle etmeye başlıyorlar?
Bakalım bu süreç nasıl gelişiyor.
Düşünce nasıl güçlenip bizi yönetmeye başlar? Bizi programlanma süreci iki türlü gerçekleşiyor. Birincisi: beklemedik ani bir olayda derin duygusal tepki verdiğimizde. Bu daha çok hayati tehlikeyi içeren durumlar ola biliyor. Mesele bir kere ciddi denizde boğulma tehlikesini yaşayan biri bir daha zor denize açılır. Korkuyu yenmek uzun zaman alır ve çaba ister. Ve ya size böyle bir durumu misal getirim. Karısı tarafından aldatılmış erkek ikinci eşine içten güvense bile, yani eşinin onu sevdiğine ve ona sadık olduğuna inansa bile, aşırı ve mantıksız kıskançlık krizlerine gire bilir. Karşısındakinin bunu hak etmediğini biliyor, ama bilinçaltındaki derin duygu-düşünce kaydıyla baş edemiyor. Bu durumda onun geçmişte hissettiği derin duygusal tepki “ben aldatıldım” düşüncesi beraberinde onu resmen yönetiyor. Ve burada çok önemli bir şey daha var, düşüncenin gücünü bize sergileyen şeydir bu- bu erkek eski kayıtın etkisinde yaşamayı devam ettiğinde ikinci eşinin de onu aldatmasının olasılığı yüksektir. Manzarayı görüyor musunuz?
Düşüncenin bizi yönetmesinin ikinci şekli onu sürekli tekrarlamaktır. Biz hep kendi kendimize konuşuyoruz. Mesela arkadaş çevresinde siz enflasyonu, zamların arttığını, paranın yetmediğini, hayatın zorlaştığını konuşursunuz. Siz bu tip sohbetlere katıldığınızda böyle düşünceyi üretmiş olursunuz: “yaşam zorlaşıyor”, “param yetmiyor”, devlet politikası işe yaramıyor” ve s. Bu düşünceler bilinçaltınızda iyice yerleştikten sonra kendi gerçekliğini oluşturmaya başlarlar. Bir süre sonra görürsünüz: gerçekten paranız yoktur, gerçekten hayat zordur. Ve paranız olsa bile, hükumet değişse bile siz aynen bu düşünceyi izlemeye devam edeceksiniz. Siz onu tekrarlayarak artık bilinçaltına yazmışsınız. Ve o, bu düşünce artık kendi başına varlığını sürdürüyor, sizi yönetmeye başlıyor.
Tanıdığım bir kadın yetişkin oğluna para vermemek için( bunun yanlış olduğunu düşündüğünden) hep bu sözleri kullanırdı: Oğlum, paramız yok”. Bir süre sonra kadın gerçekten paranın yok olduğunu gördü. Kadın düşünce formlarıyla çalışmakta deneyimliydi ve düşüncesini değiştirmeye çalıştı. Para yeniden hayatına girdi.
Düşüncenin çok garip özelliği vardır. Düşünce bizim bilincimizde ve ya bilinçaltımızda yerleştikten sonra bilincimizin parçası haline gelip bizim dünya bakış açımızı, algılayışımızı bile denetlemeye başlar. Hayatımızın her bölümünde her hangi bir duruma biz edinmiş düşüncenin merceğinden bakarız. Bu bizim her seferinde başka renkte ve forma gözlük taktığımıza benzer. Ama bunu nasıl geliştiğini göremeyiz. Bu süreci özel eğitim almadan izlemek mümkün değildir. Bir düşüncenin bizi yönettiğini tekrarlanan olayları analiz ettiğimizde çıkara biliriz. Düşüncelerin aynası olaylardır. Hadiseler ve durumlar içimizde olanları yansıtır genelde. Bir şey baş verdiği an bilin ki bir düşünce yüze çıkmış ve durumu programlıyor.
Biz dünyaya “param yok” düşüncesinin prizmasından baktığımızda bu düşüncenin ispatını alırız. Tabi paramız olmaz. Gerçeklik düşünceyi doğruluyor, biz bunu görürüz ve düşüncemiz daha da hız alır. Güçlenmiş düşünce benzer olayları oluşturmaya başlar. Bildiğiniz kısır döngü! Sanki düşünce kendini var ediyor, yeniliyor ve güçleniyor. Durum gerçekten budur.
Bazı durumlarda kontrolden çıkmış düşünce uç boyutlara ulaşıyor. Takıntıların, fobilerin doğası da burada yatıyor.
Agni Yoga’da yazıyor ki, düşünce kendi varlığını sürdüren canlıdır. Olabilir. Yukarıda yazdıklarımıza baksak olasılık yüksektir.
Aynı Agni Yoga da yine yazıyor ki, psişik enerjinin, yani düşünce enerjisinin sahip olma zamanı başlıyor. Gelin biz de bu enerjiyi kullanalım, hayatımızı değiştirelim. Kaderimize boyun eğip kurban olmaktan vaaz geçelim. Allah isteseydi onun iki parmağı arasında olan hepimizin canını çoktan alırdı. Ama böyle olmadı. Geçmişte ve şimdi birçok değerli insanın hayatı bunun kanıtıdır.
 Bazı insanlar Evreni yöneten yasaları anlamışlar, onları kullanarak hareket etmişler, varlıklarını bu dünyada en güzel şekilde sürdürmüşler.
Onlar neyi anlamışlar sizce? DÜŞÜNCENİN HAYATIMIZI YÖNETTİĞİNİ. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder