+ BİZİ YÖNETEN DÜŞÜNCE
İnsanlar özgür olmaya çalışıyorlar. Biz hepimiz daha güzel,
güçlü ve olgun varlıklar olmak istiyoruz. Ama maalesef, bunu yapamıyoruz. Bunu
yapa bilenler ise isimlerini tarihe yazmışlar.
Bizim mükemmel olmamız için engel olan şey nedir? Bizim düşüncelerimiz.
Daha doğrusu bilinçaltında saklanan duygu-düşünce kayıtlarımız. Onlar gizlice
bizi yönetiyorlar. Başımıza gelen olayı hangi düşüncemiz oluşturdu sorusunun
cevabını bulmak kolay olmuyor. Birkaç benzer durumu bağdaştırıp belki çöze
biliriz. Bilinçaltı kaydımız bizi sinsice yönetiyor.Bizim düşüncelerimiz bizi
manipüle ediyor-diye biliriz. Bu nasıl oluyor?
Aklımıza gelen her düşünce bizim patronumuz haline gele
bilir. Düşünce bizi belirli davranışlara itiyor. Biz bunu göre bilir miyiz?
Evet, istesek bunu gözlemleriz. Çünkü biz isteklerimizin kölesiyiz.
Biz arzularımızın gelişiminde düşüncenin bizi yönettiğini kolayca
izleye biliriz. Mesela içinizden birisi araba almak istiyor. O hep istediği
modeli düşünür, düşünce hız alıyor, güçleniyor. Bir zaman sonra araba alma
düşüncesi onu tamamen yönetmeye başlıyor, o bu düşünce doğrultusunda hareket
etmeye, yaşamaya başlıyor. Böyle düşüncenin etkisinde ve arzusun peşinde koşan
çok insan görmüşsünüz. Biz hep bir şeyleri elde etmek isteriz, hep arzularız.
Biz düşüncelerimizin sahibi miyiz ve ya onlar bizi ele
geçirip manipüle etmeye başlıyorlar?
Bakalım bu süreç nasıl gelişiyor.
Düşünce nasıl güçlenip bizi yönetmeye başlar? Bizi programlanma süreci iki türlü gerçekleşiyor. Birincisi: beklemedik ani bir
olayda derin duygusal tepki verdiğimizde. Bu daha çok hayati tehlikeyi içeren
durumlar ola biliyor. Mesele bir kere ciddi denizde boğulma tehlikesini yaşayan
biri bir daha zor denize açılır. Korkuyu yenmek uzun zaman alır ve çaba ister.
Ve ya size böyle bir durumu misal getirim. Karısı tarafından aldatılmış erkek
ikinci eşine içten güvense bile, yani eşinin onu sevdiğine ve ona sadık
olduğuna inansa bile, aşırı ve mantıksız kıskançlık krizlerine gire bilir.
Karşısındakinin bunu hak etmediğini biliyor, ama bilinçaltındaki derin
duygu-düşünce kaydıyla baş edemiyor. Bu durumda onun geçmişte hissettiği derin
duygusal tepki “ben aldatıldım” düşüncesi beraberinde onu resmen yönetiyor. Ve
burada çok önemli bir şey daha var, düşüncenin gücünü bize sergileyen şeydir
bu- bu erkek eski kayıtın etkisinde yaşamayı devam ettiğinde ikinci eşinin de
onu aldatmasının olasılığı yüksektir. Manzarayı görüyor musunuz?
Düşüncenin bizi yönetmesinin ikinci şekli onu sürekli
tekrarlamaktır. Biz hep kendi kendimize konuşuyoruz. Mesela arkadaş
çevresinde siz enflasyonu, zamların arttığını, paranın yetmediğini, hayatın
zorlaştığını konuşursunuz. Siz bu tip sohbetlere katıldığınızda böyle düşünceyi
üretmiş olursunuz: “yaşam zorlaşıyor”, “param yetmiyor”, devlet politikası işe
yaramıyor” ve s. Bu düşünceler bilinçaltınızda iyice yerleştikten sonra kendi
gerçekliğini oluşturmaya başlarlar. Bir süre sonra görürsünüz: gerçekten
paranız yoktur, gerçekten hayat zordur. Ve paranız olsa bile, hükumet değişse
bile siz aynen bu düşünceyi izlemeye devam edeceksiniz. Siz onu tekrarlayarak
artık bilinçaltına yazmışsınız. Ve o, bu düşünce artık kendi başına varlığını sürdürüyor, sizi yönetmeye başlıyor.
Tanıdığım bir kadın yetişkin oğluna para vermemek için(
bunun yanlış olduğunu düşündüğünden) hep bu sözleri kullanırdı: Oğlum, paramız
yok”. Bir süre sonra kadın gerçekten paranın yok olduğunu gördü. Kadın düşünce
formlarıyla çalışmakta deneyimliydi ve düşüncesini değiştirmeye çalıştı. Para
yeniden hayatına girdi.
Düşüncenin çok garip özelliği vardır. Düşünce bizim
bilincimizde ve ya bilinçaltımızda yerleştikten sonra bilincimizin parçası
haline gelip bizim dünya bakış açımızı, algılayışımızı bile denetlemeye başlar.
Hayatımızın her bölümünde her hangi bir duruma biz edinmiş düşüncenin
merceğinden bakarız. Bu bizim her seferinde başka renkte ve forma gözlük
taktığımıza benzer. Ama bunu nasıl geliştiğini göremeyiz. Bu süreci özel eğitim
almadan izlemek mümkün değildir. Bir düşüncenin bizi yönettiğini tekrarlanan
olayları analiz ettiğimizde çıkara biliriz. Düşüncelerin aynası olaylardır.
Hadiseler ve durumlar içimizde olanları yansıtır genelde. Bir şey baş verdiği
an bilin ki bir düşünce yüze çıkmış ve durumu programlıyor.
Biz dünyaya “param yok” düşüncesinin prizmasından baktığımızda
bu düşüncenin ispatını alırız. Tabi paramız olmaz. Gerçeklik düşünceyi doğruluyor,
biz bunu görürüz ve düşüncemiz daha da hız alır. Güçlenmiş düşünce benzer
olayları oluşturmaya başlar. Bildiğiniz kısır döngü! Sanki düşünce kendini var
ediyor, yeniliyor ve güçleniyor. Durum gerçekten budur.
Bazı durumlarda kontrolden çıkmış düşünce uç boyutlara
ulaşıyor. Takıntıların, fobilerin doğası da burada yatıyor.
Agni Yoga’da yazıyor ki, düşünce kendi varlığını sürdüren
canlıdır. Olabilir. Yukarıda yazdıklarımıza baksak olasılık yüksektir.
Aynı Agni Yoga da yine yazıyor ki, psişik enerjinin, yani
düşünce enerjisinin sahip olma zamanı başlıyor. Gelin biz de bu enerjiyi
kullanalım, hayatımızı değiştirelim. Kaderimize boyun eğip kurban olmaktan vaaz
geçelim. Allah isteseydi onun iki parmağı arasında olan hepimizin canını çoktan
alırdı. Ama böyle olmadı. Geçmişte ve şimdi birçok değerli insanın hayatı bunun kanıtıdır.
Onlar neyi anlamışlar sizce? DÜŞÜNCENİN HAYATIMIZI YÖNETTİĞİNİ.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder