9 Kasım 2013 Cumartesi

+KENDİMİZE SORACAĞIMIZ ÜÇÜNCÜ SORU


      + KENDİMİZE SORACAĞIMIZ ÜÇÜNCÜ SORU

NASIL OLMALI?


Kendimize sormamız gereken soruların üçüncüsü bizim inançlarımızla ilgilidir.
Bizim inançlarımız, değer yargılarımız çocukluğumuzdan oluşmaya başlıyor. Anne babadan duyduklarımız, okulda öğrendiklerimiz, medya aracılığıyla edindiğimiz bilgiler bizim inançlarımızı oluşturuyorlar. Bizim inançlarımız bizi manipule ederler. Aynen bir robot gibi onlara uyarız, onların doğrultusunda hareket ederiz. Çoğu zaman bunu şuursuzca yaparız, neden böyle davrandığımızı hiç düşünmeyiz. İnançlarımız bizim için farklı durumlar ve olaylar oluşturur. Biz neden böyle durumun içindeyiz diye kendimize sormayız.
Şimdi bakalım inançlarımızı nasıl değiştire biliriz.
İnancımızı sarsmak için bu soruyu kullana biliriz: Nasıl olmalı?
Ama önce bu sorulara cevap vermenizi istiyorum:
Etrafımızdaki ortam bizim inançlarımızı oluşturduysa, bizim kimiz?
Gerçek yüzümüz nedir?
Nasıl olmalı? Sorusu bizi inanç ve korkularımızla karşı karşıya getirir. İnancı ve ya korkuyu sarsmak için bu soruyu sorup şüphe etmemiz lazım. Zaten hep doğru saydığınız bir şeye odaklandığınızda, düşündüğünüzde bile o doğru bildiğiniz şeyden şüphe etmeye başlarsınız.
Mesela siz erkeksiniz ve kadının yapması gereken şeylere, kadının nasıl davranmasına dair belli inançlarınız vardır. Nasıl olmalı? Kadın evde bunları yapmalı, onları yapmalı, size hizmet etmeli, böyle davranmalı, yerini bilmeli, çünkü o kadındır.
Gerçekten bu böylemi, böyle mi düşünüyorsun? Evet, hayat zaten böyledir. Hayatta gördüğün her şey kusursuz mu? Her şeyi kabul ediyor musun?
Ve ya tam tersi bir duruma bakalım. Siz kadınsınız ve erkeğin sorumluluğunu düşünüyorsunuz. Nasıl olmalı? -sorusunu sordunuz kendinize. Koca çalışmalı ve eve para getirmeli, evini geçindirmeli.
Peki, şiddet de uygulaya bilir mi?  Eve para getirir diye istediğini yapa bilir mi?
Katı inançlarınızı sorgulayıp zayıflatmaya çalışın. Onu yerinden oynatıp koparın. Çünkü onları koparmak ve sarsmak için hayat size dersler verecektir. Aile hayatınızda bazı inançlarınızı bıraksanız tartışmaları, kavgaları kolaylıkla aşa bilirsiniz.
Çapkınlıkla, aldatmayla ilgili durumlarda böyle bir inanç sık dile getirilir: “Erkek yapar”.
Erkek aldatır, gezer, tozar, bu onun doğasında vardır, erkek yalan söyler. Bu artık neredeyse toplumsal bir inançtır, kadın ve erkek tarafından kabul edinmiş ve bilinçaltına ve bilincin “üstüne” de kazılmıştır. Sözde bunu kabul etmeyenler bile içlerinde kabul etmişler.
Böyle olduğunda bu toplumsal inancı yansıtan tabloyla karşı karşıyayız.
Şimdi Nasıl olmalı? Sorun. Erkekler aldatır. Kadınlar aldatmaz mı? Aldatmamalı. Ama aldatmaz mı, hiç bu duruma rastlamadınız mı?
Aldatır.
Maalesef bu konuda istatistik araştırmalar yapıldığında kadın aldatmalarının oranı düşük çıkmıyor.
O zaman neden “erkek aldatıyor”?
Biz şimdi bilinçaltımızda bu inancı sallamaya başladık.
Demek ki aldatmanın erkek ve ya kadın olmakla ilgisi yoktur. Aldatmanın kişilikle ilgisi vardır, aldatma onun psikolojik yapısıyla, derin duygusal kayıtlarıyla, problemleriyle ilgili bir davranıştır.
Genç nesil inançları hep sorgular. Onlar için işimize gelmeyen inançlardan kurtulma şansı doğuyor. Evet, gençler kalıplardan çıkmış, inançları yıkmış gözüküyorlar.
Onlar hayatımızda yeni rüzgar gibi eserler: bir şeyler yenilenir, yeni bakış açıları, yeni değerler ortaya çıkar.
Ama bir süre sonra çoğu şey eskiye döner. Eski kalıplar ve inançlar hep oradadırlar ve fırsat bekliyorlar. Genelde zafer onlarındır.
Kalıplarla ve inançlarla çalışmak kişisel gelişimdir, kişisel çalışmadır. Toplu inanç her bireyin bilincinde yazılınca var ola biliyor. Bir kişi kendi kalıplarıyla, negatif inançlarıyla çalışmaya başlayınca etrafını, yakınlarını ve sonuçta toplumu da etkiler. İnançlarınız karşınıza bir durum ve olay olarak çıktığında, bunun farkına varın ve onlarla çalışmaya başlayın. Kendinize sorular sorun, kısıtlamalarınızı, inançlarınızı, kalıplarınızı esnetin, kendinize engeller oluşturmayın.









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder