+ KENDİMİZE
SORACAĞIMIZ ÜÇÜNCÜ SORU
NASIL OLMALI?
Kendimize sormamız gereken soruların üçüncüsü bizim
inançlarımızla ilgilidir.
Bizim inançlarımız, değer yargılarımız çocukluğumuzdan oluşmaya başlıyor. Anne babadan duyduklarımız, okulda öğrendiklerimiz,
medya aracılığıyla edindiğimiz bilgiler bizim inançlarımızı oluşturuyorlar.
Bizim inançlarımız bizi manipule ederler. Aynen bir robot gibi onlara uyarız, onların
doğrultusunda hareket ederiz. Çoğu zaman bunu şuursuzca yaparız, neden böyle
davrandığımızı hiç düşünmeyiz. İnançlarımız bizim için farklı durumlar ve
olaylar oluşturur. Biz neden böyle durumun içindeyiz diye kendimize sormayız.
Şimdi bakalım inançlarımızı nasıl değiştire biliriz.
İnancımızı sarsmak için bu soruyu kullana biliriz: Nasıl
olmalı?
Ama önce bu sorulara cevap vermenizi istiyorum:
Etrafımızdaki ortam bizim inançlarımızı oluşturduysa, bizim
kimiz?
Gerçek yüzümüz nedir?
Nasıl olmalı? Sorusu bizi inanç ve korkularımızla karşı
karşıya getirir. İnancı ve ya korkuyu sarsmak için bu soruyu sorup şüphe
etmemiz lazım. Zaten hep doğru saydığınız bir şeye odaklandığınızda,
düşündüğünüzde bile o doğru bildiğiniz şeyden şüphe etmeye başlarsınız.
Mesela siz erkeksiniz ve kadının yapması gereken şeylere,
kadının nasıl davranmasına dair belli inançlarınız vardır. Nasıl olmalı? Kadın
evde bunları yapmalı, onları yapmalı, size hizmet etmeli, böyle davranmalı,
yerini bilmeli, çünkü o kadındır.
Gerçekten bu böylemi, böyle mi düşünüyorsun? Evet, hayat
zaten böyledir. Hayatta gördüğün her şey kusursuz mu? Her şeyi kabul ediyor
musun?
Ve ya tam tersi bir duruma bakalım. Siz kadınsınız ve
erkeğin sorumluluğunu düşünüyorsunuz. Nasıl olmalı? -sorusunu sordunuz
kendinize. Koca çalışmalı ve eve para getirmeli, evini geçindirmeli.
Peki, şiddet de uygulaya bilir mi? Eve para getirir diye istediğini yapa bilir
mi?
Katı inançlarınızı sorgulayıp zayıflatmaya çalışın. Onu
yerinden oynatıp koparın. Çünkü onları koparmak ve sarsmak için hayat size
dersler verecektir. Aile hayatınızda bazı inançlarınızı bıraksanız tartışmaları,
kavgaları kolaylıkla aşa bilirsiniz.
Çapkınlıkla, aldatmayla ilgili durumlarda böyle bir inanç
sık dile getirilir: “Erkek yapar”.
Erkek aldatır, gezer, tozar, bu onun doğasında vardır, erkek
yalan söyler. Bu artık neredeyse toplumsal bir inançtır, kadın ve erkek
tarafından kabul edinmiş ve bilinçaltına ve bilincin “üstüne” de kazılmıştır.
Sözde bunu kabul etmeyenler bile içlerinde kabul etmişler.
Böyle olduğunda bu toplumsal inancı yansıtan tabloyla karşı
karşıyayız.
Şimdi Nasıl olmalı? Sorun. Erkekler aldatır. Kadınlar
aldatmaz mı? Aldatmamalı. Ama aldatmaz mı, hiç bu duruma rastlamadınız mı?
Aldatır.
Maalesef bu konuda istatistik araştırmalar yapıldığında
kadın aldatmalarının oranı düşük çıkmıyor.
O zaman neden “erkek aldatıyor”?
Biz şimdi bilinçaltımızda bu inancı sallamaya başladık.
Demek ki aldatmanın erkek ve ya kadın olmakla ilgisi yoktur.
Aldatmanın kişilikle ilgisi vardır, aldatma onun psikolojik yapısıyla, derin
duygusal kayıtlarıyla, problemleriyle ilgili bir davranıştır.
Genç nesil inançları hep sorgular. Onlar için işimize
gelmeyen inançlardan kurtulma şansı doğuyor. Evet, gençler kalıplardan çıkmış,
inançları yıkmış gözüküyorlar.
Onlar hayatımızda yeni rüzgar gibi eserler: bir şeyler yenilenir,
yeni bakış açıları, yeni değerler ortaya çıkar.
Ama bir süre sonra çoğu şey eskiye döner. Eski kalıplar ve
inançlar hep oradadırlar ve fırsat bekliyorlar. Genelde zafer onlarındır.
Kalıplarla ve inançlarla çalışmak kişisel gelişimdir, kişisel
çalışmadır. Toplu inanç her bireyin bilincinde yazılınca var ola biliyor. Bir
kişi kendi kalıplarıyla, negatif inançlarıyla çalışmaya başlayınca etrafını,
yakınlarını ve sonuçta toplumu da etkiler. İnançlarınız karşınıza bir durum ve
olay olarak çıktığında, bunun farkına varın ve onlarla çalışmaya başlayın.
Kendinize sorular sorun, kısıtlamalarınızı, inançlarınızı, kalıplarınızı
esnetin, kendinize engeller oluşturmayın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder