10 Kasım 2013 Pazar

+ SUÇLULUK DUYGUSU




                        + SUÇLULUK DUYGUSU


Bizim  hayatımızı şekillendiren kalıplarınızdan birisi de suçluluk duygusudur.
Suçluluk duygusunun bedeli her zaman ceza oluyor. O olmadığı süreçte ceza da gerçekleşmez.
Mutlaka  işledikleri kötülükten dolayı vicdan azabı çekmeyen kişilere rastlamışsınız. Onlar gayet normal hayatlarını devam ederler, onların başına bir şey gelmez. Tam tersi doğuştan suçluluk duygusu barındıran, ama iyi, vicdanlı insanların başına arka arkaya musibetler gelir, vicdansızları ise başarılar takip eder. Bu durum bize adaletsizliği değil, düşünce-duygu blokajının nasıl çalıştığını sergiler.Tabi biz adaletin galip gelmesini ve kötünün cezalandırılmasını isteriz. Ama tüm manzarayı göremediğimizden Yüce Adaletin de nasıl çalıştığını izleme fırsatımız olmuyor. Ama şimdi konumuz bu değildir.
Bilmemiz gereken o ki, suçluluk duygusu her zaman ceza içeren senaryoyu doğuruyor, üstelik bizim haberimiz olmadan. En iyisi ufak olumsuzluklar oluyor, kötüsü- korkunç kazaya uğrarız. Suçluluk duygusu bunları yapar. O pozitif, hayırlı şeyleri barındıramaz, bir tek yıkıcı şeyleri yaratır. Vicdan azabıyla kendinizi harap etmeyin, bu işe yaramaz. Öyle davranın ki, sonucunda vicdanınızla savaşmayın. Ama bir hata yaptıysanız, boşuna kendinize azap vermeyin, bundan kimseye hayır gelmez.
Suçluluk duygusu başkalarının elinde sizi manipule etmek için kullandıkları ipliktir. Manipule böyle gerçekleşiyor: “Sen ben diyeni yapacaksın, çünkü sen suçlusun” ve ya “Ben senden iyiyim, çünkü sen haksızsın.” Bunları size söyleyen kişiler dürüst ve doğru görünüşe sahipler. Onlar neyin doğru, neyin yanlış olduğunu biliyorlar. Onlar her zaman doğru sözleri buluyorlar, çünkü her zaman haklılar ve doğru davranırlar. Burada bu tür doğru insanların hepsinin başkasını kontrol etme gibi alışkanlığı olmadığını söylemek lazım.. Ama dürüstlük ve doğruluk abidesi olan çoğunluk hep karşısındakini manipule etmeye çalışır. Bunu neden yapıyorlar? Genelde bunu bilinçsizce yapıyorlar. Kuşku ve güvensizlik onları içten içe kemiriyor. Onlar başkalarına ders vererek, kontrol ederek kendi zayıf taraflarını kapatmaya çalışıyorlar. Birisi suçluluk duygusunu kabul ettiğinde hemen onu manipule etmek için biri ortaya çıkar ve enerjisini çekmeye başlar. Birisinin etkisinden kurtulmak için ilk başta suçluluk duygusundan kurtulmanız gerekiyor. Siz kimseye hesap vermek zorunda değilsiniz, sizin kimseye borcunuz yoktur. Eğer gerçekten suç varsa, sadece cezasını çekmek lazım, hep suçlu kalmanız gerekmez. Yakınlarınız borcunuz var mı? Yoktur. Siz onlarla mecbur olduğunuz için değil, istediğiniz için ilgileniyorsunuz. Bu başka bir şeydir. Hesap verme alışkanlığından vaaz geçin. O zaman sizi kullanmaya kalkışanlar size kanca atmaya bir şey bulamazlar ve sizi rahat bırakırlar.
Suçluluk kompleksinin çıkış noktası suçtur. Siz bir şeylerde kendinizi yetersiz hissettiğinizde kendinizi suçlarsınız. Mahkeme başlar ve siz duruşmada kendinize hakim biçilirsiniz. Ama siz ilk görünüşte hakimsiniz. Aslinde durum böyle değildir. Siz suçu üzerinize almaya baştan hazırsınız, hangi suçu, önemli değildir. Sadece prensip gereği suçlu olmaya razısınız. Durum böyle olunca ceza almaya da razısınız. Kendinizi başkalarıyla kıyas ettiğinizde siz onlara sizden üstün olmaya izin veriyorsunuz. Dikkat eden, bu hakkı, yani başkasının sizden iyi olma hakkını ona yine de siz veriyorsunuz. Onlar belki de böyle düşünmüyorlardı, siz kendiniz karar verdiniz, kendinize başkalarının yerine hakim oldunuz. Bu durumda onlar sizi suçlamaya başlar, çünkü mahkemeyi siz kurdunuz.
Kendiniz olma hakkını geri alın ve zanlı durumundan çıkın. Kimse sizi suçlayamaz, siz kendinizi suçlu bulamayana kadar. Birisinin olumsuz tarafları olunca bunu fark eden kişiler her zaman bulunur. Evet, bulunur. Ama bir tek siz bu özelliklerinizden dolayı kendinizi suçlu hissettiğinizde bu kişiler ortaya çıkar. Siz bir anlık bile suçluluk duygusuna kapılsanız, mutlaka bunu hissedenler olacaktır. Ve tam tersi: siz bu duygudan uzaklaşsanız, kimse sizin üzerinizden puan toplamayı düşünmez. Biz her zaman içimizde olanı dışarı yansıtıyoruz. İnsanlar bir birileriyle görünmez duygu-tepki bağlarıyla bağlana biliyorlar. Duygu da bir enerji formu olduğundan biz onu yayınlıyoruz, karşı taraftan da alıyoruz. Sizin içinizdeki suçluluk duygusunu, inanın karşınızdaki sizden iyi bilir.
Suçluluk duygusunu barındıran kişi bu duygudan yoksun olan, güçlü birisine itaat etmeye eğilimlidir. Ben suçumu kabul ettiğimde cezayı da bilinçaltımda kabul etmişim, dolayısıyla ben boyun eğmeye razıyım. Ben şimdi insanları kuklalara ve emir sahiplerine bölmek istemiyorum. Ama dikkat edin, hükümdarlar ve iktidar sahipleri suçluluk duygusuna kapılmazlar.
Suçluluk duygusundan nasıl kurtula biliriz? Burada kendini affetme ve kabul etme yine işimize yarıyor. Özür dileme, kendi hatalarını kabul etme, günah çıkarma-bunlar hepsi suçluluk potansiyelini azaltma yöntemleridir.
Suçluluk duygusu bazı zaman hiç suç ortada yokken kişiyi takip eder. O sanki suçlu doğmuştur, sanki doğduğundan, var olduğundan dolayı özür diliyor. Bu bilinçaltındaki çocukluktan ve ya soydan gelen derin blokajdır. Bu durumda blokajınızla çalışacaksınız. Dikkatiniz ona yönelteceksiniz, onu kabul edeceksiniz. Burada size yardım edecek sizin dikkatinizdir. Kendinizi izleyin, duyguyu hissettiğiniz anda onun farkında olun, ona bakın. Bunu sürekli yapmaya çalışın ve bir zaman sonra suçluluk duygusunun kaybolduğunu görürsünüz.
Suçluluk duygusunu ret etmek agresif ortamlarda hayatta kalmanın tek yolu ola bilir: ceza evinde, askerlik döneminde, sokakta, çetede. Sovyetler Birliğinde politik mahkumları mahsustan canilerin, ağır suç işleyenlerin yanına yerleştiriyorlardı, ki iradeleri kırılsın. Ama politik mahkumlar güçlü kişiliğe sahip olduklarından burada otorite olmayı başardılar, saldırıya, baskıya maruz kalmadılar. Onurlu, bağımsız kişiliğe sahip olmak fiziksel bakımdan güçlü olmaktan daha önemlidir. Fiziki güç insanın sahip ola bileceği özelliktir, kişiliğin gücü ise ender rastlanıyor. Özgüvenin anahtarı suçluluk duygusunun olmamasıdır.
Kendi kurallarınızla yaşamaya kendinize izin verin. Kimsenin sizi suçlamaya hakkı yoktur. Sizin kendiniz olmaya hakkınız vardır. Eğer kendiniz olmayı seçersiniz bilinçaltınızdan suçluluk duygusunu silmiş olursunuz. O zaman şaşırtıcı bir şey gerçekleşir: kimse sizi incitmeye, kırmaya cesaret etmez.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder