15 Kasım 2013 Cuma

+ÖNEM



                                          + ÖNEM




                     
Biz bir şeye aşırı önem verdiğimizde ona fazla enerji yükleriz. Enerji sistemi denge üzerinde kurulmuştur, o yerde ve her zaman dengeyi sağlamak ister. Biz bir şeye ve olaya aşırı önem verdiğimizde sistem harekete geçer ve yarattığımız enerji fazlasını çeker, dengeyi sağlar. Bu bizim önem verdiğimiz şeyi bizden uzaklaştırır. İstediğimizin tam tersini ala biliriz.
Önemin iki türü vardır: içsel önem ve dışsal önem. İçsel önem bizim kendimize, kendi özelliklerimize fazla önem vermektir. İçsel önem böyle diyor:”Ben çok önemli birisiyim”, “Benim yaptığım iş çok önemlidir.” Kendini fazla önemseyen kişi enerji fazlasını gidermeye çalışan enerji sistemini karşısına almıştır ve netice bir tokat yer. Başına kendi önemini düşürecek bir şey gelir. Yaptığı işe aşırı önem verdiğinde ayni şeyi yaşar: ya işini kötü yapar, ya da işini beğenmezler.
Dişsel önem dıştaki olaya ve ya objeye aşırı önem verdiğimizde oluşur. Dişsel önemin formülü böyledir:”Benim için bu çok önemlidir”. Burada da denge kurulacaktır ve maalesef bu denge sizin işlerinizin berbat gitmesiyle sağlanacaktır.
Yerde dar ve uzun tahta parçasının olduğunu düşünün. Siz kolayca onun yüzerinde yürürsünüz. Şimdi o tahtanın iki yüksek binanın çatılarını birleştiren tahta olduğunu düşünün. Şimdi bu tahtada yürümek artık kolay değildir, çünkü bu geçidin önemi fazladır. Bu dış önemi kendinizi sigortalayarak düşüre bilirsiniz. Dış önemi düşürmek için her seferinde başka bir sigortaya ihtiyaç olacaktır. Yaptığınız bir işin dış önemini düşürmek için sizin her zaman yedek bir planınız, “B” varyantın olması lazımdır. Her şeyi bir kefeye koymaktan kaçının, bir karta oynamayın.
Tüm aşırı duygular ve tepkiler: öfke, nefret, kızgınlık, cimrilik, hayranlık, gurur, kibirlik ve saire –hepsi önemin bir şekilde yansımasıdır.
Önem her zaman enerji fazlası yaratıyor ve denge güçlerinin harekete geçmesini sağlıyor. Denge güçlerinin sert müdahalesi bizim işimize çoğu zaman yaramıyor. Önem bizim hayatımızı zorlaştırıyor.
Olay aynen böyle gelişir. Karşınızda bir obje var. Enerji alanında o ne iyidir, ne de kötü. Nötrdür. Siz ona duygu ve düşüncenizle aşırı önem yüklediğinizde bu dengeyi bozmuş oluyorsunuz. Şimdi bu obje ya aşırır iyidir ve ya kötü. Enerji sistemi burada eski dengeyi yeniden sağlamak zorundadır. Bunu nasıl yapacak? Sizin aşırı hayranlığınızı gidermek için bir şeyler yapılacaktır. Ve ya öfkenizi düşürmek için. Öyle ve ya böyle beklediğinizin tam tersi bir şey yaşayacaksınız. Bu da her zaman hoş olmaya bilir. Mesela, birisini gözünüzde büyütmüşsünüz, onu aşırı idealize etmişsiniz, ona hayransınız. Bu kişi öyle bir şey yapar ki, ve ya öyle bir davranış sergiler ki, sizin kurduğunuz o mükemmel tablo bir anda yıkılır. Siz hayatınızın tokadını yersiniz. Denge güçleri harekete geçmiştir.
Sonuç- her seferinde kendinizin bir şeye aşırı önem verdiğini hissettiğinizde önemi düşürün.
Denge güçleri sizin aşırı bağımlılık ve tutku yaşadığınız zaman devreye girerler.
Ben size duygularınızı yok edin demiyorum. İçinizde volkan patlıyorsa sakin görünmeye gayret etmek yine dengeyi bozar. Duygularla savaşmak boş uğraştır. Duygular tepkiden doğuruyor, tepkilerinizi değiştirmek lazım. Duygu sonuçtur. Sebebi bir tek şeydir- önem.
Dış öneme güçlü eğilim fanatikleri doğurur. İçe dönük güçlü önem ise -zalimleri.
Her önem, ister dış, ister iç-uydurulmuş kavramlardır. Biz hepimiz önemsiziz bu dünyada.
Ama dünyanın tüm güzellikleri bize açıktır. Çocukların denizde dalgalarla oynadıklarını gözünün önüne getirin. Onların hiçbiri iyi ve ya kötü olduklarını düşünmüyorlar, suyun iyi ve ya kötü olduğu, başka çocukların iyi ve ya kötü olduğu onların umurunda değildir. Bu durum devam ettiği sürecinde onlar doğayla denge deler ve mutlular. Her birey de böyle doğanın çocuğu gibi gelmiş dünyaya. O, dengeyi sağlaya bilse geldiği dünyada her şey onun içindir.
Ama insan önem taslamaya başlar ve problemler yaşar. O,oluşturduğu önemle problemler arasında sebep –sonuç ilişkisini çözemez ve dünyanın ona düşmanca davrandığını düşünür.
İsteklerimizin gerçekleşmesi yolunda en büyük engelimiz sahte önemdir. Belki sizi ikna edemedim.
Ama benim argümanlarım bitmiş değildir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder