+ ÖNEM
Biz bir şeye aşırı önem verdiğimizde ona fazla enerji
yükleriz. Enerji sistemi denge üzerinde kurulmuştur, o yerde ve her zaman
dengeyi sağlamak ister. Biz bir şeye ve olaya aşırı önem verdiğimizde sistem
harekete geçer ve yarattığımız enerji fazlasını çeker, dengeyi sağlar. Bu bizim
önem verdiğimiz şeyi bizden uzaklaştırır. İstediğimizin tam tersini ala
biliriz.
Önemin iki türü vardır: içsel önem ve dışsal önem. İçsel
önem bizim kendimize, kendi özelliklerimize fazla önem vermektir. İçsel önem
böyle diyor:”Ben çok önemli birisiyim”, “Benim yaptığım iş çok önemlidir.”
Kendini fazla önemseyen kişi enerji fazlasını gidermeye çalışan enerji
sistemini karşısına almıştır ve netice bir tokat yer. Başına kendi önemini
düşürecek bir şey gelir. Yaptığı işe aşırı önem verdiğinde ayni şeyi yaşar: ya
işini kötü yapar, ya da işini beğenmezler.
Dişsel önem dıştaki olaya ve ya objeye aşırı önem
verdiğimizde oluşur. Dişsel önemin formülü böyledir:”Benim için bu çok
önemlidir”. Burada da denge kurulacaktır ve maalesef bu denge sizin işlerinizin
berbat gitmesiyle sağlanacaktır.
Yerde dar ve uzun tahta parçasının olduğunu düşünün. Siz
kolayca onun yüzerinde yürürsünüz. Şimdi o tahtanın iki yüksek binanın
çatılarını birleştiren tahta olduğunu düşünün. Şimdi bu tahtada yürümek artık
kolay değildir, çünkü bu geçidin önemi fazladır. Bu dış önemi kendinizi
sigortalayarak düşüre bilirsiniz. Dış önemi düşürmek için her seferinde başka
bir sigortaya ihtiyaç olacaktır. Yaptığınız bir işin dış önemini düşürmek için
sizin her zaman yedek bir planınız, “B” varyantın olması lazımdır. Her şeyi bir kefeye
koymaktan kaçının, bir karta oynamayın.
Tüm aşırı duygular ve tepkiler: öfke, nefret, kızgınlık,
cimrilik, hayranlık, gurur, kibirlik ve saire –hepsi önemin bir şekilde
yansımasıdır.
Önem her zaman enerji fazlası yaratıyor ve denge güçlerinin
harekete geçmesini sağlıyor. Denge güçlerinin sert müdahalesi bizim işimize
çoğu zaman yaramıyor. Önem bizim hayatımızı zorlaştırıyor.
Olay aynen böyle gelişir. Karşınızda bir obje var. Enerji
alanında o ne iyidir, ne de kötü. Nötrdür. Siz ona duygu ve düşüncenizle aşırı
önem yüklediğinizde bu dengeyi bozmuş oluyorsunuz. Şimdi bu obje ya aşırır iyidir
ve ya kötü. Enerji sistemi burada eski dengeyi yeniden sağlamak zorundadır.
Bunu nasıl yapacak? Sizin aşırı hayranlığınızı gidermek için bir şeyler
yapılacaktır. Ve ya öfkenizi düşürmek için. Öyle ve ya böyle beklediğinizin tam
tersi bir şey yaşayacaksınız. Bu da her zaman hoş olmaya bilir. Mesela,
birisini gözünüzde büyütmüşsünüz, onu aşırı idealize etmişsiniz, ona
hayransınız. Bu kişi öyle bir şey yapar ki, ve ya öyle bir davranış sergiler
ki, sizin kurduğunuz o mükemmel tablo bir anda yıkılır. Siz hayatınızın tokadını
yersiniz. Denge güçleri harekete geçmiştir.
Sonuç- her seferinde kendinizin bir şeye aşırı önem verdiğini
hissettiğinizde önemi düşürün.
Denge güçleri sizin aşırı bağımlılık ve tutku yaşadığınız
zaman devreye girerler.
Ben size duygularınızı yok edin demiyorum. İçinizde volkan
patlıyorsa sakin görünmeye gayret etmek yine dengeyi bozar. Duygularla savaşmak
boş uğraştır. Duygular tepkiden doğuruyor, tepkilerinizi değiştirmek lazım.
Duygu sonuçtur. Sebebi bir tek şeydir- önem.
Dış öneme güçlü eğilim fanatikleri doğurur. İçe dönük güçlü
önem ise -zalimleri.
Her önem, ister dış, ister iç-uydurulmuş kavramlardır. Biz
hepimiz önemsiziz bu dünyada.
Ama dünyanın tüm güzellikleri bize açıktır. Çocukların
denizde dalgalarla oynadıklarını gözünün önüne getirin. Onların hiçbiri iyi ve
ya kötü olduklarını düşünmüyorlar, suyun iyi ve ya kötü olduğu, başka
çocukların iyi ve ya kötü olduğu onların umurunda değildir. Bu durum devam
ettiği sürecinde onlar doğayla denge deler ve mutlular. Her birey de böyle
doğanın çocuğu gibi gelmiş dünyaya. O, dengeyi sağlaya bilse geldiği dünyada
her şey onun içindir.
Ama insan önem taslamaya başlar ve problemler yaşar.
O,oluşturduğu önemle problemler arasında sebep –sonuç ilişkisini çözemez ve
dünyanın ona düşmanca davrandığını düşünür.
İsteklerimizin gerçekleşmesi yolunda en büyük engelimiz
sahte önemdir. Belki sizi ikna edemedim.
Ama benim argümanlarım bitmiş değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder