20 Kasım 2013 Çarşamba

+DÜNYA AYNASINDA YANSIMANIN GECİKMESİ



                           DÜNYA AYNASINDA YANSIMANIN GECİKMESİ


  Dünya aynamızda istediğimiz şeyi elde etmek için üç basit prensibi izlememiz lazımdır: düşüncelerimizde hayalimizi netleştirmek, yansımanın gecikmesine takılmamak ve aynaya yeni oluşumun belirtilerini görmek için ara sıra göz atmak.
Ama düşüncenin maddeleşmesi her zaman geciktiğini, buna belli bir sürecin gerektiğini bildiğimiz halde yine endişeye kapıla biliriz. Biz hayalimizin hemen gerçekleşmesini isteriz, Olmayınca bunun zaten olmayacağını düşünürüz. Olmayanda- olmuyor,-deriz.
Mesela bir hayaliniz var ve siz onu hep düşünüp imajine ediyorsunuz. Ama zaman geçiyor, ortada gerçekleşen bir şey yok. Sanki mektup yazdınız, cevap ise gelmedi. Akıl hemen endişelenmeye başlar. Belki bir şeyleri yanlış yapıyorum? Ve ya bunlar hepsi saçmalıktır?
Ama, dünya hareketsiz değildir: yansımanın aynada maddeleşme süreci başlamıştır. Sadece siz bunu göremiyorsunuz. Akıl bu arada bir taraftan yansımanın geciktiğini biliyor, öte yandan hareketle sonuç arasında ani bağlantı kurmaktan vaaz geçemiyor.
Sonuç ortada yoksa zihin ne düşünüyor? Eylemin yanlış ve etkisiz olduğunu. O zaman aynaya ne yansıyor?  Aynen düşünüldüğü şey. Böylece gidişat daha da yavaşlıyor ve ya başka tarafa kayıyor.
Biz seçtiğimiz şeyin mutlaka olacağından emin olmalıyız. Ama şüphe ve endişe ediyoruz. Çünkü zihin olayların planladığı ve bildiği şekilde gitmediğinde karşı koyar. Bazı otomatlarda bir şey bozulduğunda kırmızı ışık yanar. Bizim beklemediğimiz bir durum oluştuğunda zihin de bu kırmızı ışığı yakar. Zihnimiz kendi senaryosunun dışında bir şey kabul etmek istemez. Hayal ettiğimiz şey dünyada farklı ve bilmediğimiz yollarla gerçekleşe bilir.
Biz düşüncemizde seçim yaptığımız zaman ayna siparişi alıyor ve onu gerçekleştirmek için uygun planı oluşturuyor. Bu yansımayı nasıl gerçekleştireceğini ayna kendisi biliyor, zihin bunu bilemez. Olayların garip senaryoyla gittiğini görünce biz paniğe kapıla biliriz, zihnimiz bizi uyarmaya başlar. Biz hemen dünyanın boğazına yapışıp doğru zan ettiğimiz senaryoyu gerçekleştirmek isteriz. Biz bilmiyoruz ki, aynanın kurduğu plan bizi başarıya ulaştırır. Kendi kafamızda olan plana sıkı yapışıp biz hayalimize engel oluyoruz. Bir de hemen her şeyin olmasına acele ediyoruz.
Tabi arzu ve hayal bizi hayatta sürükler. Buna bir de harekete geçme kararlığı eklesek –amaca ulaşma niyetini elde ederiz. Ama bunlara şüphe ve başarısızlık korkusunu da eklesek-bu artık hırs olacaktır. Bu da aşırı önemden doğar.  İstek ve arzu kendi başına enerji fazlası yaratmaz, ama korkularımızla ve şüphelerimizle isteğimize sarılsak bu enerji potansiyelini yaratmış oluruz.
Kişi genelde böyle düşünür: ben istiyorum, ama korkuyorum, ya olmasa, ya başaramazsam.
Onun aşırı sorumluluk duygusu ve yenik düşme korkusu şartları zorlaştırıyor. İstiyorum, korkuyorum, bırakmıyorum. Bunları yansıtan ayna çatlaya bilir.
Eğer siz hak ettiğinizi dünyadan kararlılıkla talep etmenin niyet olduğunu düşünürseniz- yanılıyorsunuz. Eğer dünyadan istediğinizi nazikçe rica edeceksiniz yine alamazsınız.
Bilin ki, sadece siz dünyaya sipariş vereceksiniz ve sonra ona bu siparişi yerine getirmesine izin vereceksiniz. Siz ona bunu yapmaya fırsat vermiyorsunuz: Talep ediyorsunuz, istiyorsunuz, korkuyorsunuz ve şüphe ediyorsunuz. Dünya da bu durumda talep ediyor, istiyor, korkuyor ve şüphe ediyor, yani sizi yansıtıyor. Çünkü o sizin aynanızdır.
Bunu hissetmeniz lazım. Dünyayı bırakın, şu an onun sizin için rahat, konforlu olmasına izin verin. Bu anlık, hafif bir duygudur, ama onu tutmaya çalışın. Bir anlığa olağanüstü manzarayı hayal edin: zor, endişeli, kaygılı ve düşmanca dünya sizin için sevinçli ve konforlu olmuştur.
Siz buna izin veriyorsunuz. Karar sizin.
Sorun bizim mutlu olmamızda değildir, biz mutluluğun hayatımıza girmesine izin vermeliyiz.
Biz ne kadar şansın yüzümüze gülmesine izin verirsek, o kadar mutlu oluruz. Kendimizi mutlu olmaya zorlamak değil, kendimize bu lüksü tanımamız lazım. Sadece dünyaya güvenin, maksada ulaşmak için neyi nasıl yapacağını o biliyor.
Dünya aynası kusursuz çalışıyor, sadece gecikiyor. Siz hep aynadaki yansımanın gerçekleşmesi için belli zaman gerektiğini kendinize hatırlatacaksınız. Bu zaman içinde inatla maksadınızı düşüneceksiniz, her şeyin ters gittiğinde bile pes etmeyeceksiniz. Ne kadar umutsuzluğa karşı gelirsiniz, o kadar alırsınız.

Etrafınıza gözlemci gözleriyle bakmaya çalışın. Siz oyunun oyuncususunuz, ama oyuna kapılmayın, her şeyi gözetleyin. Bazı zaman sahneden çıkıp izleyici olun. O zaman dizginleri elinizde tuta bilirsiniz. Ne zaman sert davranacağınızı, ne zaman rahatlayacağınızı anlarsınız. Dünyayı bırakın, akışına uyun, kendinizi bu akışın içinde izleyin. Göreceksiniz- dünya etrafınızda dönmeye başlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder